AKEDAŞ…
Adıyaman Kahramanmaraş Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi’nin kısa adı.
Adıyaman ve Kahramanmaraş bölgelerinin elektrik dağıtımını, Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.’den (TEDAŞ) geçen yıl alan kurum.
Bu kurum, hizmeti üstlendiği günden bu yana halk perişan.
Halk isyanda.
Hem Kahramanmaraş’ta, hem Adıyaman’da…
**
Okunmayan saatler.
Gelmeyen fatura ihbarları.
Gönderilmeyen kesme ihbarları.
Bunun sonucunda alınan açma-kapama bedelleri.
Halk isyanda.
Halk haksızlıkların, vurdumduymazlıkların ve ilgisizliğin karşısında başvuracak bir mercii arıyor.
Ama bulamıyor.
**
Geçenlerde evden aradılar.
- Elektriği kesiyorlar.
- Neden?
- Ödenmemiş.
- İhbarname geldi mi?
- Ben görmedim.
Neyse, apartman görevlisini arıyorum.
- Elektrik kesme ihbarı geldi mi, bize.
- Valla, gelmedi abi..
Neyse…
Elektriği kesiyorlar.
Gidip yatırıyorum. Elektriğimi geri açtırıyorum.
Sonra, kuruma bir mail attım, konuyu anlatan.
Aynı gün mü, ertesi gün mü; hatırlamıyorum. Aradılar.
- Beyefendi, size ihbarname bırakılmış. Fotoğrafı da çekilmiş. Gelin bakın.
Gitmedim.
Bakmadım.
Çünkü, bu işler hep böyle..
Biz vatandaş olarak hep haksız oluruz.
İhbarnameleri dağıtan adam, in midir cin midir sessizce apartmana giriyor; ihbarnameyi bırakıyor. Sonra da çekip gidiyor?
Pardon.
Bir de fotoğraf çekiyor.
Trafikçiler de park ihlali nedeniyle ceza yazdığı zaman, araçların fotoğrafını çekiyor.
**
Dün sabah ‘bismillah’ ile evden çıktım.
Büroya geldim.
İnternet yok.
‘Sınırlı bağlantı ya da, bağlantı yok’ diyor!
Arkadaşlara sordum.
- Biz bir şey yapmadık. Sen gelmeden az önce elektrik gitti geldi. Ondandır.
Fişleri yerinden çıkartıp, geri taktık interneti sağlayan modemin.
Düzeldi.
Başladık işe.
Evde ekmek bekleyen var.
Ödenecek faturalar var.
Git gel dolmuş parası var.
Velhasıl para kazanmamız lazım. Çalışmamız lazım.
Her şey yolunda gidiyor.
Ama az sonra elektrikler bir gitti bir geldi.
Voltaj düştü, çıktı.
Dikkat edin, ikibinoniki yılında; yani modern bir çağdayız.
Diğer bilgisayarlar açıldı.
Benim bilgisayar açılmadı.
- Ne yapalım, ne edelim; diye düşünmeye başladım.
**
Biraz düşündüm, biraz taşındım (öyle diyorlar ya, düşün taşın öyle karar ver).
- Bilgisayarcıyı mı getirip baktırsam mı; diye düşündüm.
- Yoksa AKEDAŞ’ı arayıp durumu bildirsem mi; diye taşındım.
Taşınmak ağır bastı.
444 46 02’yi aradım.
Bu numara AKEDAŞ’ın çağrı merkezi numarası.
- AKEDAŞ’a hoş geldiniz. Aradığınız numarayı biliyorsanız tuşlayın. Arıza için 5’i…
Ama o da ne cümle bitmeden telefon kapandı.
- Ya Allah, ya bismillah; deyip yeniden tuşladım 444 46 02’yi.
Bir iki çaldıktan sonra;
- AKEDAŞ’a hoş geldiniz. Aradığınız numarayı biliyorsanız tuşlayın. Falan için 5’i, Filan için 6’yı, Şöyle için 7’yi, Böyle için 0’ı tuşlayın. Operatöre bağlanmak için lütfen bekleyin; kayıtlı ses geldi.
Bir iki çaldı. Telefon kapandı.
- Allah Allah.. Ben de mi bir şey var, bunda mı bir iş var; diyerek yeniden tuşladım 444 46 02’yi.
- AKEDAŞ’a hoş geldiniz. Aradığınız numarayı biliyorsanız tuşlayın. Arıza için 5’i…
Yine cümlenin sonu gelmeden telefon kapandı.
**
Kararlıydım.
Durumu mutlaka AKEDAŞ’ın yetkililerine bildirmeliydim.
- Bismillah-u Allah-u Ekber; deyip, parmaklarımı yeniden telefon tuşlarına yönelttim.
Önce 4’ü, sonra 4’ü, yeniden 4’ü, ardından bir daha 4’ü, sonra 6’yı, sonrasında 0’ı ve en son olarak ta 2’yi tuşladım.
Nazikçe.
Sabırla.
Nihayet, telefon çalmaya başladı.
Bir çaldı, iki çaldı…
- AKEDAŞ’a hoş geldiniz. Aradığınız numarayı biliyorsanız tuşlayın. Falan için 5’i, Filan için 6’yı, Şöyle için 7’yi, Böyle için 0’ı tuşlayın. Operatöre bağlanmak için lütfen bekleyin..
İstendiği gibi bekledim.
Az sonra bir iki telefon zili çaldı.
Ardından bir hanımefendi çıktı:
- Ben İnci, nasıl yardımcı olabilirim?
Sonunda başarmıştım, birine ulaşmayı. ‘Nasıl olsa sorunumu anlatacağım..’ sevinci ile atıldım sözle:
- Hayırlı sabahlar abla. Ben Akif Arslan. Akşam Postası Gazetesi Yayın Yönetmeni.
- Buyurun.
- Estağfurullah. Az önce voltaj düşmesinden, yükselmesinden bilgisayarım çalışmaz oldu. Ne yapmam lazım.
- Bir dakika.
**
Beklemeye başladım. Bir iki telefon bağlama girişiminin ardından bir bey efendi çıktı.
- Elektrik arıza, buyurun.
Allah Allah… Benim elektrik arıza ile ne işim var ki? diye düşünürken; derdime çözüm olur umuduyla başladım anlatmaya:
- Hayırlı sabahlar bey efendi. Ben Akif Arslan. Akşam Postası Gazetesi Yayın Yönetmeni.
- Buyurun.
- Estağfurullah. Az önce voltaj düşmesinden, yükselmesinden bilgisayarım çalışmaz oldu. Ne yapmam lazım, diye sordum size bağladılar.
- Merkezden mi arıyorsunuz?
- Evet. Merkezden. İsmetpaşa Mahallesi.
- Adresi alabilir miyim?
- İsmetpaşa Mahallesi, Dedezade Caddesi, Azvural İşhanı…
- Merkezden mi arıyorsunuz?
- Evet kardeşim. Kahramanmaraş İli, Merkez İlçe, İsmetpaşa Mahallesi, Dedezade Caddesi, Azvural İşhanı No. 8
- Tamam ben kaydınızı aldım, arkadaşlar gelip bakacaklar.
- Pardon. Arkadaşlar ne zaman gelip bakacaklar.
- Gün içerisinde gelip bakarlar bey efendi, yüksek gelirim trafolarından kaynaklanan bir arıza var.
**
Ben derdime çare ararken, çaresizliğe itiliyordum.
Ya da ben öyle hissediyordum.
- Ya kardeş, bakın ben gazete hazırlayacağım. Eğer arkadaşlarınız geç gelirse nasıl yaparım.
- Valla bilmem?
- Ben şimdi, kime başvuracağım. Ne yapacağım?
- Beyefendi, dilekçe verirsiniz. Arkadaşlar gelir bakarlar.
Çözüme bak sen, modern Türkiye’de:
Bilgisayarcıya git.
Adamı getir.
Bilgisayarı tamir ettir.
Sonra otur dilekçeyi yaz.
Çıktısını al.
Ya da; bir A4 kağıdı bul.
Dilekçeyi elinle yaz.
Patronu bul.
İmzayı attır.
Ardından da bin dolmuşa AKEDAŞ’a git.
Evrak kayıttan geçir.
İlgili bölüme havala ettir.
Dilekçe beklesin.
Artık ne kadar beklerse (Ki, iki ay önce attığım maile yazılı olarak cevap alamazken; dilekçe ne kadar sümen altında bekler, Allah bilir…)
**
Kurumun keyfi yerinde olursa, gelir bakar.
Yoksa beklemeye devam edersin.
10-15 gün sonra gelen teknik ekip te arızayı nasıl tespit edecek.
Alın size cevap:
- Arıza, binanızın iç tesisatındaki hatadan kaynaklanmıştır. Kurumumuzla ilgisi yoktur.
Başka bir türlü cevap çıkar mı?
Bence çıkmaz.
**
Telefonu kapattık.
Ardından bu cevapla tatmin olmadığım için, tekrar tuşladım; 4, 4, 4, 4, 6, 0 ve 2 tuşlarını.
- AKEDAŞ’a hoş geldiniz. Aradığınız numarayı biliyorsanız tuşlayın. Arıza için 5’i…
Ama o da ne cümle bitmeden telefon kapandı.
Ama ben kararlıydım yine de.
Mutlaka bir yetkiliye ulaşmalıydım. Derdimi anlatmalıydım.
Yeniden önce 4’ü, sonra 4’ü, yeniden 4’ü, ardından bir daha 4’ü, sonra 6’yı, sonrasında 0’ı ve en son olarak ta 2’yi tuşladım.
Kızmaya başlamıştım.
Nihayet benim de sabrımın bir sonu vardı.
Ama sabırla bekledim.
Telefon çalmaya başladı.
Bir çaldı, iki çaldı, üç çaldı.
- AKEDAŞ’a hoş geldiniz. Aradığınız numarayı biliyorsanız tuşlayın. Falan için 5’i, Filan için 6’yı, Şöyle için 7’yi, Böyle için 0’ı tuşlayın. Operatöre bağlanmak için lütfen bekleyin..
Yine istendiği gibi bekledim.
Üç-beş saniye sonra, bir hanımefendi çıktı:
- Ben İnci, nasıl yardımcı olabilirim?
**
Tanımıştım sesi. Az önce de konuşmuştum çünkü.
- Abla ben az önce de aramıştım. Ama siz beni arızaya yönlendirdiniz. Onlar derdime çare olmadı. Basın ve halkla ilişkilerden bir yetkili bağlar mısınız?
- Halkla ilişkilerle mi görüşmek istiyorsunuz?
Sanki ben başka bir şey söylemiştim. “Basın ve halkla ilişkilerden bir yetkili bağlar mısınız?” demiştim ya.
- Abla siz en iyisi müdür beyi bağlayın, eğer yerindeyse..
- Hangi müdür beyi?
İşte burası çok önemli.
- Hangi müdür beyi?
Vallahi de, billahi de aklıma düştü; müdür beyin yeşil kürkü türküsü.
Ne güzelde söylüyordu ya, Ümit Tokcan bunu radyolarda eskiden.
- Abla, baş müdürü bağlayın. Mustafa beyi bağlayın.
- Bir dakika beyendi.
Telefon epey bir çaldı.
Tam; herhalde müdür bey yok diye düşünmeye başladığım anda bir bayan çıktı:
- Buyurun.
- Hanımefendi günaydın. Ben gazeteci Akif Arslan, müdür beyle görüşeceğim.
- Konu neydi beyefendi.
**
Haydaaaa.
Bir de hanımefendiye derdimizi anlatacağız.
- Abla! Konu şöyle şöyle. Böyle böyle.
- Beyefendi siz dilekçe yazacaksınız.
- Müdür beyle görüşmek için mi dilekçe yazacağım?
- Hayır beyefendi bir dakika dinleyin.
- Pardon abla, dinliyorum.
- Siz dilekçe yazacaksınız. Durum böyle böyle diyeceksiniz. Cihazımız yandı diyeceksiniz. Arkadaşlar geleceklar bakacaklar. Belki de sizin binanın iç tesisatındandır.
Ben demiştim zaten.
Daha arkadaşlar gelmeden, hazır cevap bu “Sizin binanın iç tesisatındandır.”
Zaten aldığınız bir hizmetin ya da aldığınız bir malın arızası yada ayıplı ürün olması konusunda ilgili firmaya başvurduğunda bu yöntem uygulanır.
Sizi teknik servise yönlendirirler.
Ve teknik servislerin de genel olarak teşhisi bu yöndedir: Kullanma talimatına aykırılık.
**
Anladım ki, ben derdimi anlatamayacağım.
Ya da derdimi anlatacak kimse bulamayacağım.
Öyle ya.
O zaman ne diye çenemi yoracağım.
Kapattım telefonu.
Çağırdım bilgisayar arızayı.
Hallettim konuyu.
Başladım işe.
İlk yazımda bu oldu.
Hani.
**
Sorunun bir parçası olmak mı, çözümün bir parçası olmak mı?
Sanırım biz toplum olarak çözümün parçası olmayı istemiyoruz.
Varsa bir sorun, bu sorunun parçası olmayı tercih ediyoruz.
Yanlış mı?
Amaann. Bize ne?
Hele biz türkümüzü dinleyelim.
Gene yeşillendi fındık dalları
Zaten yeşil idi fındık dalları.
Hep yeşil yeşildi fındık dalları.
Gene yeşillendi fındık dalları.
**
Bilgilendirme: Alişan Arıkan, AKEDAŞ Yönetim Kurulu Başkanıdır.