Çankaya’da Rusya Modeli mi?

Sevgili Okurlar, ülkemizde parlamenter sistemi tam hakkıyla yapanlar, demokrasiyi geliştirenler, demokratik bir devlet yapısını sistemli hale getirenler, şimdide başkanlık sistemine özenmeye başladılar.

Bu ülkede önce demokrasiyi, işler hale getirin bakalım. Bireysel değil, toplumsal demokrasiden, toplumun tüm kesimlerin içine alan demokrasiden söz ediyorum.

Şimdi gelelim AKP’nin özlem duyduğu sisteme; Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, bir süredir tartışma gündemi dışında olan “Başkanlık Sistemi”nin fitilini (sipariş sözlerle) yeniden ateşledi.

Sayın Başbakan başkanlık sistemini direk olarak kendi ağzından değil de, başka birinin ağzından ortaya atılmasını daha çok istiyor ve bunu da yapıyor.
Örneğin  Bekir Bozdağ  aracılığı ile Mevcut sistemin tam anlamıyla bir parlamenter sistem olmadığını, kuvvetler ayrılığı ilkesinin, yasamanın yürütme üzerindeki denetiminin işlemediğini  söyletiyor ve başkanlık sistemini  gündemin tam orta yerine oturtulmasını bu yolla sağlıyor ve başkanlık Sisteminin yeni anayasa çalışmaları kapsamında tartışılması gerektiğini söyletiyor…

Evet hiç kuşku yok ki bu tartışmayı yapacak Türkiye. Fakat ne zaman ve nasıl?
Yeni anayasa hazırlıklarını sürdüren TBMM Başkanı Cemil Çiçek başkanlığındaki partiler arası anayasa uzlaşma komisyonu sürecin birinci aşamasını tamamladı. Yeni anayasa ile ilgili görüşler alındı. Şimdi ikinci aşama yazım süreci başlayacak.
Normal olarak başkanlık sistemi tartışılacaksa bu aşamada tartışılıp karara varılması ve anayasanın temel kurgusunun da buna uygun biçimde yapılması gerekiyor.

Fakat bu yola şimdi girilmesi halinde, komisyonun kilitlenmesi, zoraki uzlaşı tiyatrosunu bitirmesi ihtimali çok yüksek. Bunu bütün taraflar biliyor.

İktidar partisi de muhalefet partileri de bu uzlaşı görüntüsünü bozan taraf olmak istemiyor. En azından bu aşamada hiçbir parti oyunbozanlık edip masadan kalkan taraf konumuna düşmek istemiyor. Bugün için bütün siyasi partiler toplumdaki genel talep ve beklenti doğrultusunda daha demokratik, çağdaş anayasadan yana görünüyor.
Bu genel doğrultuda uzlaşı veya en azından uzlaşı görüntüsü var. Ancak bu uzlaşı görüntüsü, işin ayrıntısına gelindiğinde, kritik maddelerin yazımına geçildiğinde de sürdürülebilecek mi?
Örneğin başkanlık sistemi üzerinde bu koalisyon uzlaşıya varabilir mi?
Hayır...
Sadece o da değil; ulus tanımının yenilenmesi, eğitim ve dil konuları gündeme geldiğinde de komisyonda keskin görüş ayrılıklarının açığa çıkacağına hiç şüphe yok.
Bu konularda prensip kararı gereği bütün partilerin oybirliği ile karar alabilmesi imkansıza yakın.

Başkanlık sistemi de öyle. Eğer sistem, gerçekten başkanlık veya yarı başkanlık olacaksa, yeni anayasanın da buna göre kurgulanabilmesi için işin başında bu tartışmanın sonuçlandırılması gerekiyor.

Ama bu konuda uzlaşma ihtimali yok. O nedenle muhtemelen komisyonun hazırlayacağı metin başkanlık sistemine dayandırılmayacak.
Başkanlık veya yarı başkanlık sistemi de dahil kritik tartışmalı konular Meclis Genel Kurulu’nda netleştirilecek.

AKP, sistem değişikliği de dahil temel kritik konuları Meclis Genel Kurulu’nda istediği gibi anayasa metnine yerleştirebilecek. Başkanlık sistemi de 367 olmasa bile 330’un üzerinde bir çoğunlukla yeni anayasaya eklenerek halkoyuna sunulacak.

Sonra da kulislerde uzun süredir konuşulmakta olan Rusya modeline işlerlik kazandırılmaya çalışılacak.

Tıpkı dün Moskova’da yaşandığı gibi. Rusya’da anayasal zorunluluk nedeniyle devlet başkanlığı koltuğunu bir dönem Başbakan Medvedev’e bırakan Putin, beklendiği gibi yine Devlet Başkanlığı seçimini kazandı ve koltuğu devraldı, Medvedev de Başbakanlığa geçti ya...

Acaba bu model Türkiye’de de işleyecek mi?


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül görev süresini tamamlayınca Cumhurbaşkanlığı makamına Tayyip Erdoğan çıkacak Gül de AKP Genel Başkanlığı ve Başbakanlık görevini mi üstlenecek?


Koşullar uygun olduğunda Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkacağına pek kuşku yok. Fakat acaba Abdullah Gül, Medvedev rolünü kabul edip önce AKP Genel Başkanlığı seçimine girip ardından da Başbakan olacak mı?

AKP içinde “olacak” diyenlerin sayısı az değil. Hatta Gül’ü yakından tanıyan, uzun süre birlikte siyaset yapan isimler bile “niye olmasın” diyor. “Hayır bu senaryo tutmaz” diyenler ise şunu söylüyor:

“Türkiye’nin siyasi ve sosyal şartları çok farklı. Daha da önemlisi Abdullah Gül, Medvedev değil. 7 yıl cumhurbaşkanlığı yaptıktan sonra, içi boşaltılmış, yetkileri Çankaya’ya taşınmış bir Başbakanlık makamı teklifini elinin tersiyle iter...”

Aslında epeydir 2014 yılına dönük cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık hesapları yapılıyor, alternatif senaryolar konuşuluyor.

Ama acaba iki hafta sonra bu konuda Anayasa Mahkemesi ne karar verecek?

Ya ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’nin başvurusunu haklı görüp iptal kararı verirse ne olacak?

Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bir dönem daha seçilmesinin önü açılırsa da başkanlık tartışması gündemde kalacak mı?

Hep birlikte bekleyim göreceğiz…