Erdoğan Bayraktarı niye ayıplıyoruz ki?

Türkiye gerçeklerini ve cereyan eden olayları; son yıllardaki siyasi ve ahlaki yozlaşmayı görmeden, üzerimizden silindir gibi geçen tek parti iktidarının Türk Milletinin genlerini bozma ve teslim alma projelerinin günlük hayattaki pratiklerini doğru okumadan, yorumlamamız mümkün mü?

Verilen yardım paketleri, dağıtılan iş ve ihaleler, nüfuz kullanımı, hak hukuk tanımadan bürokraside hayal bile edemeyeceğimiz makamların pay edilmesi sizce neyin karşılığıdır? Elbette beklenen en önemli karşılık, siyasi iradeye sadakat ve minnet duygusu olmuştur. Oluşturulan duygu; “bu iktidar olmasaydı sana böyle bir torpil yapılmazdı, böyle bir yardım edilmezdi” boyutuna ulaşıp, devlet imkânları ile yaratılan kaynakların iktidar partisine oy, sadakat, teşekkür ve minnet şekline dönüşmüştür.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Erdoğan Bayraktar’ın,  geçenlerde Dilek Özçelik isimli genç bir kız tarafından önü kesildi ve genç kız kendisine kanser hastası olduğunu, yardımına ihtiyaç duyduğunu” ifade etti. Sayın Bakan bunun üzerine refleks olarak bu güne kadar yaptıklarının hemen hemen aynısını yaptı, genç kızın cebine bir miktar para sıkıştırdı ve “çok para var sıkı tut düşmesin” demeyi de ihmal etmeden hızla ondan kurtulmaya çalıştı.

Ama genç kız bunu kastetmemişti ki; yapılan harekete içerledi, ağladı, çaresizliğin kendinde bıraktığı duygunun altında ezildi, koskoca bir Bakan tarafından algılanmayışına itiraz etti ve cami çıkışında yeniden bakanın karşısına dikildi ve parayı iade etti.

Sayın Bakan şaşırmıştı, çünkü onun dünyasında çaresiz olanların, kişisel talepleri karşılanır ve onlar da kendisine minnet duyar, Allah razı olsun derdi. O kadar farklıydı ki anlayış dünyaları Bakan yaşadığı şoku uzunca bir süre üzerinden atamadı. Genç kıza çıkışıyordu “ne istiyorsun kızım para verdik ya” şeklindeki bir ifade ile yapılan hareketin anlamını bulamamanın telaşı içerisindeydi.

Bu güne kadar insanlar açız demiş, iş yerine yardım paketi vermişiz, soğuk üşüdük demişler, kömür verilmiş, çocuklarımın yiyecek, giyecek ihtiyaçlarını karşılayamıyorum demiş, giyecek ve para verilmiş, ama o güne kadar “İŞ” vermek kimsenin aklına gelmemiş. Hükümet  “Balık tutmayı öğretmekten çok balık vermeyi” tercih etmiş.

Çünkü o kişinin bir İŞİ olursa onuru ile çalışacak, tüm ihtiyacını kendi karşılayacak duruma gelecek, evinde itibar sahibi Ana ya da Baba, eşinin ve çocuklarının gözünde bir soylu insan olacakken,  himaye edilen, korunan, kollanan ve aynı zamanda da yeri geldiğinde kullanılan insan durumuna dönüştürülmüştür. Tabi ki bu bilinçli pratik, yardım ve himaye etme karşılığında iktidara minnet duyma ve onu siyaseten mihnet altında tutma ve desteği kadar yardıma alıştırma daha fazla destek daha fazla yardım şeklinde sürdürülen siyasi rantı en yüksek olan davranışa dönüşmüştür.

Dilek Özçelik aslında bir EZBER’i bozdu,  ilk kez bir vatandaş hükümet yetkilisinden şahsı adına değil, kanser hastaları adına bir yardım talep ediyor, parası ile bile bulmakta güçlük çektiği kanser ilaçlarının piyasada bulundurulması konusunda hükümeti harekete geçirmek istiyordu. Muhatap alınıp dinlenmeyi, sorunun çözümü için hükümet olarak ne yapabiliriz sorusunu, Sayın Bakan sorsun istiyordu sadece. Bu şerefli ve onurlu davranış ve vatandaşın devleti yönetenlerden beklediği en doğal tavır değil de nedir?

Ama Sayın Bakan genç kıza bir uzaylı muamelesi yaptı.  Sonra da “para verdik ya ne istiyorsun” diyerek bu güne kadar vaka-i Adiye ’den olmuş, hak hukuk gözetmeden sadece sadakat bağı esaslı yardım dağıttıklarını bunu  politik bir kültür haline getirdiklerini  kamuoyu önünde bir kez daha ifşa etmiş oldu.

Sayın Bakan Olayı ne başında kavradı ne de sonunda; sorunu dinledi, çözümü için valiye talimatı verdi, Sağlık Bakanlığına konuyu iletti ama  yaptığı yanlışı, kırdığı potu sonrasında  bile  fark edemedi, pişkin pişkin  “önemli olan neticedir gerisi teferruat” dedi. Ama bilmiyor ki işin sırrı da, sorunun kaynağı da o teferruatta gizli.

Sayın Bakanın bu ilk potu değil bu elbette. Halkın arasına girdiğinde önüne çıkan gençlere, çocuklara, insanlara para verip onların sempatisini kazanmayı en iyi bilenlerdendi.  Dağıttığı paralar kimin parası diye sormuyorum, mutlaka şahsi parasını dağıtıyordur diye düşünüyorum. Ama bu tür şeylerin insanları yaraladığını şahsiyetlerini tahrip ettiğini, minnet duygusu oluşturarak onun siyasetçiye mahkum edildiği ve onun meselesinin kısmen  ve anlık çözülmesine rağmen  genel sorunun devam edeceğini bilmek gerekir. Bu yapılan sadece halının üstündeki pisliğin halının altına süpürmekten ibarettir. Para sorunu çözer çözer de bir yere kadar Sayın Bakan, artık millet sizden pansuman tedavi istemiyor ve para vererek susturabileceğiniz dönem geride kaldı, gençler bu yöntemi yemiyor bilin artık.

Ama hükümet bunun farkında değil, APO ile yaptığı müzakereyi halka anlatmaya memur tayin edilen Hükümetçe “AKİL”  bizce “SAKİL” olan kişilerin de kırdığı potlar, bunların PKK yandaşı ifadelerle halkı tehdit etmesi, hükümeti gerçekten zora soktu ki, hükümet ayak  üstü bu kez şehit ailelerine ilave sosyal yardımlar, faizsiz krediler ve askere giden çocuğu olan ailelerden muhtaç olanlara aylık para yardımı yapılması kararı aldı.

Sakın yanlış anlaşılmasın ben bu yapılan yardımların tamamının devletin parası olması hasebiyle alınmasından yanayım. Ama siyaseten onlara minnet ve mihnet anlamına gelecek bir propagandaya dönüştürülmesinden rahatsızım.  İhtiyacı olana devlet bakmalı elbette. Ama bunu siyasi rüşvete dönüştürmeyi usul haline getiren AKP politikalarını doğru bulmuyorum. Şimdi soruyorum bu son gelişmenin Sayın Erdoğan bayraktarın yaptığı hareketten farklı neresi var?  

Buradan şu çıkarımı yapmalı hükümet; toplumun beklentileri ile sizin klasik çözümleriniz bağdaşmıyor artık. Türkiye değişti ve siz bu değişimi yönetecek anlayışta değilsiniz. Sizin anlayışınızda “bedelini ödeyip istediğinizi almak” var ama unutmayın ki artık bıçak kemiğe dayandı, vatanın, bayrağın, ezanın ve birlik beraberliğin bedeli sandığınız kadar ucuz yöntemlerle ödenecek gibi değil. Lütfen bu gerçek karşısında titreyip kendinize geliniz ve bu ülkeye verdiğiniz ağır tahribatın farkına varınız. Bu millet sizden terörsüz bir ülke istiyor, muhalefet terörsüz bir ülke istiyor ama siz onlara çözüm olarak eşkıyaya istediğini verip sorundan kurtulmayı öneriyorsunuz. Unutmayın ki bu kez vereceğiniz cebinizden çıkartıp genç kıza verdiğiniz kendi paranız değil.  Bedelini ödeyerek  alınmış Türk’ün mübarek vatanı.

Allaha emanet olun.