Ramazan ayı bu yıl da bitiyor, tıpkı sonlu olan her şey gibi. Biz çocukluğumuzu böyle bitirmedik mi? Gençlik, öğrencilik hele hele askerlik ve bekârlık yıllarımızı. Her şey günü geldiğinde bitmedi mi? Büyüdüğünü göremem diye düşündüğüm çocuklarım büyümedi mi? Kızım üniversiteyi bitirdi bu yaz, oğlum ise üniversite imtihanına girdi. Velhasıl mı hayat hızla akıp geçiyor ve sayılı günler geçip gidiyor.
Bu manadan olmak üzere Koskoca Ramazan ayı da bitti. En uzun güne denk gelen ramazan feyzi ile bereketi ile af ve mağfiret imkânları ile geldi ve geçti. Ne mutlu bu mübarek aydan yeterince istifade edenlere. Yapılan ibadetler, hayırlar, hasenatlar, hepsi ayrı bir fırsat sundu bize acaba biz bunu hakkıyla değerlendirebildik mi? İnşallah değerlendirmişizdir.
Çocukluk dönemlerim kadar güzel geçen bayramlarım hiç olmadı desem yalan olmaz. Bayramların bence çocuklar için daha farklı bir anlamı var. Çünkü bayramlarda her şey çocuklar için. Peygamber efendimiz (SAV) yetim çocukları mutlu ederek, onların masum başlarını okşayarak geçirmez miydi bayramları. Demek ki ibadetin bir parçası da çocukları sevindirmek onlara kimsesizliklerini unutturmak bayramların en önemli faziletlerinden olsa gerek.
Bu nedenle çocukluğumda yaşadığım bayramları, bir daha yaşayamadığım için hep buruk bir tebessümle ve ruhumda bıraktığı hoşluk ve mutlulukla anımsarım.
Ne güzeldi şehrimde ramazan ve sonundaki bayramlar; akşamları eve meyan şerbeti götürmek için, küncülü ekmek almak için beklediğim sıraları hatırlarken bile yüzümde tebessümler oluşuyor. Şimdiki gibi her köşe başında satılmazdı bunlar, mahalle fırınları vardı ve mahallenin çarşısında sayısı 3-5 i geçmezdi.Şimdi her apartmanın altında olan pide fırınları yoktu o zamanlar, mağralı da ‘Fırıncı Maçça’ vardı mesela, Uzunoluk’ta ‘Uzunoluk ekmek fırını’. Eğer evde o akşam misafir varsa, özel tembih edilirdi ‘oğlum ekmeği maçadan al ha’ diye. Çünkü çok farklıydı rahmetlinin yaptığı ‘çarşı ekmeği’, İyi bir zanaatkardı rahmetli..
Teravih namazları çok daha coşkulu olurdu. Ben Mağralı mahallesinin çocuğuyum, ‘Mağralı Cami İmamı’ rahmetli Ali hocam vardı ‘mahallenin akili’ okumuşu ve alimi. Çocuklar hem çok sever hem çok çekinirlerdi. Babadan anadan daha etkili idi sözleri. Her akşam teravih namazlarında onun arkasına saf tutardık. İlahiler ile hatimlerle, Mevlid-i Şerifler ile geçerdi her teravih namazı. Mevlit deyince aklıma dağıtılan çörekler geldi. Onu almak için nede çok mücadele ederdik.
Çörek bizim çocukluğumuzun en özel yiyeceği idi, bayramda misafire o ikram edilir, evde bayram boyunca ekmek yerine o yenilirdi. Yapımı da bir eziyetliydi ki sormayın. Senede bir yapıldığı için çöreğin hamurunu tutturmak zordu. Bazen yağı az koyardı annem de çörek sert olurdu, tadı tuzu olmazdı. Ama hamurun ayarını tutturduğunda değmeyin keyfime.Çörek öyle imalatçısından satın alınmazdı yani…
Anam için olduğu kadar rahmetli babam için de eziyetli, meşakkatli bir şeydi çöreğin yapılması. Bayramda taze olsun diye bayram gecesi akşamdan sırtlanırdı hamuru ve evimizin bir üst sokağındaki meşhur ‘İzmir’ fırınında pişirtmeye götürürdü. Gece başında bekler ve sırası geldiğinde pişirtir getirirdi. Bazen bu bekleyiş sabaha kadar da sürerdi biliyor musunuz? o bile bize eğlence konusu olur, gece dışarı çıkmak için fırsat olurdu, ‘fırına babama bakıp geleyim ana’ der izin alırdık. Sokaklar ne de neşeliydi biliyor musunuz? tüm çocuklar o gece dışarıda olur oyunlar oynardık. Saklambaç favorimdi, çünkü saklanacak öyle çok izbe yerler vardı ki.. Heyhattt.
Bayramlarda hoşaf çörek ikram etmeden gönderilmezdi misafir. Şimdi de çok farklı değil belki ama anamın hazırladığı hamurdan yapılmıyor çörekler. Hazır ve zahmetsiz çarşıdan alınan çöreklerden, öyle 20-25 kilo yaptırılan çöreklerden değil, 3-5 kilo alınıp geçiştirilir, nasılsa bayram sonu da 365 gün boyunca çörek var çarşıda pazarda…
Neyse her şey çocuklukta mı güzeldi yoksa geçmişte yaşanmışlıklar, nostalji mi güzel olan, yoksa doğal bir hayatın egemen olduğu, çocuklukların anlamlı, dostlukların samimi, komşulukların içtenlik içinde yaşandığı o yıllar mıydı güzel olan? Her ne ise sebep, çok güzeldi o bayramlar…
Bu kez siyasetten uzak, eleştirmekten uzak bir yazı yazmak istedim. İçimden böyle geldi, dostlukların öne çıktığı küskünlüklerin son bulduğu bayramlara kavuşmanın heyecan beni alıp buraya savurdu. Aslında sizlere iyi bir bayram yaşayın, birlik beraberlik ve mutluluğun kaynağı olan, oruç ibadetinin sonundaki ödül olan bayramı, ‘ bayram gibi yaşayın’ demek için iyi bir fırsat oldu bana. Bayramınızı tebrik ediyor, ailenizle birlikte nice bayramlara sağlık sıhhat, mutluluk içerisinde girmenizi diliyorum. Allaha emanet olunuz.