Bölgemizde ve Orta Doğuda ne zaman bir kriz çıktı, Türkiye’nin başı ağrıdı. Saddam’dan kaçanlar, Talabani’den kaçanlar, Beşar Esad’dan kaçanlar bize sığındı. Suriyeli mülteciler, bu krizinin en mağdur ve aynı zamanda en masum yüzleridir. Ancak mültecilerin içlerine karışan kamufle olmaya çalışan teröristler var. İşi bozan bunlar. Yoksa gerçekten zavallı, gariban insanlara karşı Türk halkı her zaman kucak açmış, sofrasını paylaşmıştır, duyarlı olmuş, misafir etmiştir.
Birleşmiş Milletlerin verilerine göre Suriye’de yaşanan çatışmalardan kaçan mülteci sayısı 190.000’i geçmiş durumda. 82.000 mülteciye ev sahipliği yaparak Türkiye en çok mülteciyi sınırlarında barındıran ülke konumunda.
Suriyeli mültecilerin ne durumda olduğunu algılamak o kadar da zor olmasa gerek aslında: Evini, ülkesini, her şeyini bir daha ne zaman ve neye döneceğini bilmeden bırakmak nasıl bir duygu yaşamayan bilemez. İnsan haklarından anlaşılanın aslında vatandaşlık hakkı olduğu günümüz ulus-devlet dünyasında genel olarak mülteci olmak demek açıkçası “kimse” olmak demek. Sadece evsiz, ülkesiz olmak değil aynı zamanda temel hak olarak gördüğümüz her şeyden muaf olmak demek.
Türkiye’nin Suriye politikasındaki en ahlaki ve insani tavırlarından belki de en önemlisi Suriyeli mültecilere kapısını açması oldu. Bu insanlık dramına sessiz kalınmaması ve on binlerce insana sahip çıkılması ancak ve ancak bu ülkenin vatandaşları olan bizler için bir gurur vesilesi olmalıdır.
Dış politikanın iç siyaset malzemesi hâline gelmesinde yanlış hiçbir şey yok. Aksine sağlıklı bir demokraside dış politika en az iç siyaset kadar tartışmaya ve müzakereye açık olmalı. Dolayısıyla Türkiye’nin Suriye politikasının şu an siyasi bir malzeme hâline gelmesinde prensip olarak bir sorun yok.
Lakin belli bir siyasi ajanda için mültecilerin kullanılmasının vicdanlı bir tutum olduğunu söylemek de zor. Ölümden, zulümden kaçan mağdur insanları kendilerinin parçası olmadığı bir siyasi savaşa maruz bırakmak ahlaki bir tutum değil.
Elbette Türkiye büyük bir devlet. Sorunlarını aşabilecek bir ülke.Yanlış şunu açıkça ifade etmek isterim ki,bizim töremizde yaralıya vurmak yakışmaz,yardım etmek olur ancak. Ülkemiz sınırlarına dayanan mültecilere ev sahipliği yapmak onlara insani vazifelerde bulunmak güzel buna hiç kimsenin ihtirazı olmamalı.
Aslında Buradaki sorun binlerce mülteciye sahip çıkmanın ötesinde. Çünkü Suriye’deki iç savaşın durumu ortada. Bir tarafta Devlet güçleri, diğer tarafta çok sayıda farklı bölücü gruplar. Beşar Esad’a karşı savaşan bu gurupların bazıları Türkiye sınırlarında bulunan ve kamplara yerleştirilen mültecilerin arasına sızması ve burada beslenmesidir. Bir takım İddialara göre bu bölücü gurupların Bizim ülkemizde silahlı eğitim aldıkları ve Suriye’nin iç kesimlerine giderek eylem yaptıklarıdır. Türkiye bu yaşananlara müsaade etmemelidir. Çünkü bu konularda sürekli başımız ağrımaktadır. Başta Suriye olmak üzere bölgemizdeki kriz ve sorunların biran önce bitmesi bizim lehimizedir.
Yüreğimiz kanadı!
Ateş düştü ocaklara yine yüreğimiz yandı, içimiz kanadı. Afyonkarahisar’ da askeri kışlada bulunan mühimmat deposunda el bombaları tasnif edilirken patladı.
4 sivil, 3 asker yaralanırken cephanelikte bulunan 25 askerin şehit oldu. Patlamanın boyutu, günün aydınlanmasıyla ortaya çıktı. Güneydoğuda terörle mücadele de şehit düşen askerlerimize ağlarken, Afyonkarahisar’dan acı haber duyuldu. Yine yüreğimize ateş düştü. Şehitlerimize Allahtan Rahmet, Milletimize de başsağlığı diliyorum…