Yanıyor bedenim, rüyam sıcak.
Kış nerde? Zemheri üşütmüyor bak.
Hasretin yüreğimde köşklendi.
Sensiz bir bahar geride kalacak.
Ne geldiğin var,
ne de haberin.
Bir beyaz mendil sallanıyor, yüce dağlarda;
mor sümbülü viran olmuş bağların bülbülleri.
Hasretin kök saldı yüreğimde.
Gündüz gece oldu,
gece de gündüz.
Karanlık her bir yanımı sardı da, güneşin faydası yok.
Gözlerin belli değil ufukta.
Yaprakları dökülmüş bir ceviz ağacı;
yel vurup pareliyor akasyalarımı…
Yüreğime nakış oldu hasretin.
Bilemedim;
gelmeden gideceğini uzaklara.
Tutamadım;
uzanmayan ellerini incitmemek için.
Ve bir türkü var dilimde:
Anan ölsün, baban ölsün, yetim kalasın. Benim olasın.
Davul zurna sesi de bir hoş olur.
Düğün dernek kuralım.
Hasreti bir yana bırakıp sarılalım.
***
Bekledim.
Bahar geçer de yaz gelir diye.
Bir kar düşerse saçlarıma, dağların taşların feryadına bak sen.
İster misin?
Sofra kurulmuş:
Bir lokma ekmek, bir avuç zeytin, bir topak peynir.
Dünden kalan pekmez var sahanda.
Yumurtalar, taze yağla buluşmuş sarmaş dolaş.
Sen uzakta, ben uzakta.
Ayrı ayrı iki beden gibiyiz.
Hasret bitmez inan.
Ellerim yine boş.
Titriyor bak.
Tut.
Tut da al uzaklara götür.
Yürümüyor ayağım.
Dizimde derman yok.
Gözlerim de görmüyor gibi.
Ak ve kara… Senin varlığın.
***
Bu sene de kuşlar yedi incirleri, narları, hurmaları.
Ben yine kaldım öylece.
Bitti.
Belki bugün belki yarın.
Kıvrım kıvrım yollar.
El uzatıp tutacak mesafede ama arada mevsimler var.
Birbirine karışmış mevsimler.
Baharı yaza, yazı bahara, baharı kışa…
Günleri say, haftaları say, ayları say,
Yıla tamamla, asrı bul.
Hasret bir kara kömür gibi yüreğimde.
Birkaç ihtiyar kalmış yurdumda.
Ana baba bacı kardaş uzakta.
Ben kimim?
Yabancı bir yürek.
Sensizliğin olduğu yerde.
Hasrete kucak açmış,
bir umutsuz sevdalı.