Nasıl Bir Söz Verildiyse…

Barış süreci mi dersiniz çözüm süreci mi her ne süreci derseniz deyin, Türkiye adım adım felakete sürükleniyor.

Terör örgütünün talepleri ve bu doğrultuda yapılan Hükümet icraatları Türk Milletini kaygılandırıyor. İktidar; Türk Milletini bir arada tutan,  adeta bu toplumun çimentosu sayılan değerleri, terör örgütünün istekleri doğrultusunda, tereddüt bile etmeden yok etmeye doludizgin devam etmektedir.

İktidar değerlerin itibarsızlaştırılmasında belli yöntemler kullanmaktadır. Bunlardan en sık başvurduğu yöntem de yapacakları dönüşümü içeren değişiklikleri önce fikir olarak öne atıyor, tartıştırıyor, akabinde gelen tepkilere göre ileri ya da geri adımlar atarak Türk milletinin devlet ile arasındaki bağı gevşetme operasyonunu gerçekleştiriyor.

Örnek mi? İşte size Sağlık Bakanı Müezzinoğlu’nun “T.C.” ibaresinin Kurumun Bakanlık tabelası dışında tüm tabelalardan silinmesi için yaptığı yeni düzenleme. Fikir apar topar ve alakasız bir zamanlama ile gelişiyor, uygulama hayata geçiriliyor. Ancak toplumun sert muhalefeti Sayın Bakanın bu yeni düzenlemeden geri adım atmasına yol açıyor. Hükümet tam barış süreci denen “at izinin it izine karıştığı” süreçte oluşan karambolden istifade ederek bir değeri yok etmeye girişiyor, millet suçüstü yapıyor ve düzenleme kaldırılıyor, girişim başarılı olamıyor.

Keşke her zaman böyle toplum refleksi hızlı gelişse de olsa da bu değerler zincirinden kayıplar oluşmasa. Çözüm süreci denilen PKK ile uzlaşma sürecinde, muhtemelen bazı konularda verilen sözlerle; günlük yaşamda ve normalize edilmiş şartlarda yürürlükte olan bazı düzenlemeler, bazen askıya alınıyor, bazen de değiştirerek şartlara uygun hale getiriliyor.

Buna somut örnek mi istiyorsunuz? Buyurun size örnek; güne kadar yapılan tüm toplumsal eylemlerin yapılacağı alanlara, güvenlik güçlerinin kontrolünden geçmeden girilmek mümkün değilken, Diyarbakır’daki nevruz kutlamalarında APO’nun resimleri, PKK’nın paçavrası, pankartı ve hatta o gece bu toplantı için dağdan inmiş terörist grup kısaca ÇAKALLLAR bile alana giriyor ve APO’nun sesi ve görüntüsü propaganda amaçlı kullanılıyor. Sayın İç İşleri Bakanı da Ankara’dan olan biteni izliyor, halkın tepkisini azaltmak ve gazını almak için de bir TV kanalına “yasal olmayan pankart ve resim taşıyanları kameralar ile tespit ettik, haklarında hukuki işlem yapacağız” diyor. Aradan geçen 1 aydan fazla bir süre olmuşken bu hususta en ufak bir soruşturma yapıldığını ne basından ne de Sayın Bakan’ın ağzından duymadık.

Ama Bursa’daki miting ile başlayan süreçte, MHP’nin yükselişinden telaşa düşen Sayın Başbakan grup kürsüsünden savcılara; yapılan konuşmalarla ilgili olarak fezleke hazırlanması çağrısı yapıyor, bu çağrı da anında karşılık buluyor. Bu güne kadar hakkında tek fezleke olmayan Sayın Devlet Bahçeli hakkında 2011 yılında yaptığı bir konuşma yüzünden fezleke hazırlanıyor ve TBMM’ye gönderiliyor.

Ancak bilinmelidir ki; bu fezleke içeriği siyasi konuşmalardan ibaret olup, başkaları hakkında yıllar öncesinden meclise gelmiş olan fezleke içeriğine hiç benzemiyor ve yolsuzluk, kalpazanlık suçlaması da içermiyor.

Türk milleti, son zamanlarda PKK’ya gösterilen bu hoş görüyü de muhalefet partilerine gösterilen bu hasma ne tavrı da ibretle ve nefretle izlemektedir.

Demokratik haklarını talep için meydanlara çıkanlara, parasız eğitim isteyen gençlere,  panzerlerle ve gaz bombaları ile müdahale eden güvenlik güçleri, göstericileri karga tulumba gözaltına alıp, mahkeme önüne çıkartmakta, mahkemeler de inanılmaz cezalar yağdırmaktadır. Oysa hükümet; PKK’lı teröristlere silahını bırak ülkeyi terk et,  işlediğin cinayetlerin hesabını sormayacağım demektedir. Bununla da kalmayarak, güvenlik güçlerine de “sakın PKK’lı teröriste yurdu terk ederken müdahale etme, onları gördüğün yerde ya bize haber ver biz ne dersek onu yap, ya da sırtını dön görme” demektedir. Ayrıca 4. Yargı paketi ile de tutuklu tüm KCK’lı tutukluların salıvermenin önünü açmaktadır. 

Parasız eğitim isteyen gençleri örgüt üyeliğinden ceza evlerinde süründürürken, PKK’lıya suça bulaşmamış olanlar evine dönsün demektedir. Adam terörist örgüte gönül vermiş dağa çıkmış, silahlı eğitim almış, dağlarda halka korku salmış ve şansı yaver gidip askere polise rastlamadığı için tetiğe dokunmamış ise örtülü bir af ile ana babasının yanına gitmesine müsaade edilecek ve ona “evine dön seni uslu çocuk olarak görüyorum” denilecek.

AKP iktidarı keyfiliğe ve diktatörlüğe varan yönetim anlayışı sergilemektedir.Hükümet, “istediğini cennetlik, istemediğini cehennemlik” addedilmektedir.

Ermenilerden özür dileyen; Ali Bayramoğlu, Baskın Oran, Lale Mansur, Muhsin Kızılkaya, Murat Belge, Tarhan Erdem, Fazıl Hüsnü Erdem, Kezban Hatemi, Doğu Ergil, Mithat Sancar, Yücel Sayman ve Oral Çalışlar gibi sözde aydınları ”Akil İnsanlar Heyeti” olarak topluma sunarken, Milli duruş sergilemediği için hükümeti eleştiren muhalefete de, dokunulmazlığının kaldırılması ve yargı yolunu açılması için işlem başlatmaktan hicap duymamaktadır.

Şimdi sormak istiyorum, ülkemizde “cici çocuk” ilan edilen PKK’lıyı Avrupa terörist olarak neden görsün? Onların Türkiye’ye karşı hasma ne tavır sergileyen eylemlerini nasıl o ülkelerin yasaklamasını bekleyelim?

Ermeni lobisinin önümüze ısıtıp ısıtıp koyduğu “Ermenilere yönelik etnik temizlik yapıldığı” iddiasını; nasıl devlet olarak kabul etmiyoruz diyeceksiniz? Ülkemizde “Ermenilere etnik temizlik yapıldı özür diliyoruz “ diyenleri akil adam ilan ederek; Uluslararası arenada yıllardır mücadelesini verdiğiniz değerleri ayaklar altına almıyor musunuz? Bu millet de sizin bu yaptıklarınızı görmüyor mu sanıyorsunuz?

Velhasıl mı; AKP hükümeti, iktidara geldiği günden beri,Türkiye cumhuriyeti devleti ve onun değerleri ile mücadele etmekte, Türk Milletinin birlik beraberliği, ülkenin bölünmez bütünlüğünü ve Türk Milletinin devlete olan manevi bağını çözmek için çaba sarf etmektedir. Hükümetin bu niyetini gözlemleyen muhalefeti de “çözüm sürecine” karşı durmakla suçlamakta, kandan beslenenler diye itham etmekte, çözümsüzlükten geçinenler diye hedef göstermektedir. Aslında yapılan şeylerin Hükümet-PKK birlikteliğinin perdelenmesi olduğunu Türk Milleti bilmekte ve bu Hükümete güvenmemektedir.

Cenab-ı Hak Yar ve Yardımcımız olsun, Türk Milletini bu şuursuz iktidardan kurtarsın AMİN…