Sahi, o iki kadın kimdi?

Şimdi, “Yahu kardeşim, bu da nereden çıktı?” diyerek tepki gösterebilir, hatta “Sen kendi işine bak, böyle işlerle uğraşma..” da diyebilirsiniz.

Saygı duyarım.

Ama benim ki sadece bir soru:

Sahi İki Maraşlı Türk Kadını kimdi?

**

Birileri çıkar, üstüne vazife alır ve açıklama yaparsa ne ala?

Bir açıklama yapan olmaz ise de soru ilelebet sorulur:

Sahi İki Maraşlı Türk Kadını kimdi?

**

Siz biliyor musunuz, bilmiyor musunuz, onu söyleyin…

Gerisi teferruat.

Aslolan bunu birilerinin bilip bilmediğidir.

Yani…

Sahi İki Maraşlı Türk Kadını kimdi?

***

Maraş’ı, ‘dünyada kendini kurtaran tek şehir’ yapan olayların yıldönümünü kutluyoruz.

Kişilere değil, şehrin kendisine İstiklal Madalyası kazandıran mücadelenin yıldönümünü kutluyoruz.

Maraş’ı, “kahraman”lığa taşıyan zincirleme olayların yıldönümünü kutluyoruz.

Maraşlılara kutlu olsun.

**

Maraş’ı kahraman yapan, Maraş’ı ve Maraşlı’yı kurtuluşa erdiren olaylar, bir zincir gibidir.

Her biri diğerinden bağımsız ama genelde bir bütünün parçasıdır o günlerde yaşanan olaylar.

Yani 1919’un Ekim’inin son günlerinden, 1920’nin Şubat’ının ortasına değin bir olaylar zinciri vardır.

Anlatılanlar farklı, yazılanlar farklı farklıdır.

Kesin bir tarih yoktur.

Ancak yaygın kanıya ve rivayete göre 29 Ekim 1919’da bu olaylar başlar.

**

Abdal Halil Ağa olayı yaşanır ilkin. 28 veya 29 Ekim günü.

Özetle şöyle olur:

“Fransız askerleri Maraş'ı işgal etmek için yoldadır; işbirlikçi Ermeniler taşkınlık yaparak Fransız askerlerini karşılamaya hazırlanmaktadır.

Maraş'ın zengin Ermenilerinden Agop Hırlakyan, Abdal Halil Ağa'nın evine gelerek birkaç davulcuyla birlikte Fransız askerlerinin karşılanması için davul çalmasını ister; bunun karşılığı olarak ne kadar para isterse de vereceğini söyler.

Hatta davulunun kasnağını altınla dolduracağına vardırır vaadini.

Agop Hırlakyan'nın bu isteğine karşılık Abdal Halil Ağa ‘Çalamam beyim’ der ve şöyle devam eder:

‘Bu din bahsidir beyim, aha şu davulumun kasnağını altın ile doldursan bu çomak bu davula vurmaz... Ben gardaşlarımın bağrına çomak sokamam...’

Abdal Halil Ağa Hırlakyan'ın bol para teklifini reddedip Fransızların karşılanmasında davul çalmaz.”

Bu olayın aktörleri Agop Hırlakyan ve Abdal Halil Ağa’dır.

Konusu ise Fransızların karşılanması için davul çalınma talebi ve bunun yerine getirilmeyişidir.

Başka kahraman da yoktur bu olayın içinde…

**

Sonra Sütçü İmam olayı yaşanır.

Burada da kahramanın adı hep farklı yazılır.

Kimi makalelerde Ali, kiminde İmam kiminde ise Hacı’dır.

Ama hepsinde de ortak olan Sütçü sıfatıdır.

Tarih, 31 Ekim 1919’dur.

Özetle olay şöyle olur:

“Uzunoluk Hamamı'ndan çıkmış ve evlerine gitmekte olan Maraşlı kadınları gören işgalcilerden biri onlara yaklaşarak ‘Burası artık Türklerin değildir. Fransız memleketinde peçeyle gezilmez’ diyerek kadının peçesini açtı.

Peçesi açılan kadın olayın şokuyla bayılınca diğer kadınlar da feryada başladılar.

Hamamın yakınındaki Kel Hacı'nın kahvesinde bulunan Maraşlılar olay yerine gelerek Ermenilere uyarılarda bulundular.

Fakat bunları dinleyen olmadı.

Bunun üzerine Çakmakçı Said ve Gaffar Kabuloğlu Osman, hanımları işgalcilerin elinden almak isterken dipçik ve kurşunla ağır yaralandılar.

Bu sırada civarda küçük bir dükkânda süt satan ve olayları soğukkanlılıkla seyreden Sütçü Hacı İmam karadağ tabancasını alarak olay yerine geldi.

Silahını kadınların peçesini açan ve Çakmakçı Said'i yaralayan Ermeni'nin üzerine doğrultarak ateşledi.

Kurşun isabet eden Ermeni yere düştü diğerleri ise kaçtılar.”

Bu olayın aktörleri ismi meçhul İki Maraşlı Türk Kadını… Devriye gezen işgalcilerden biri ve ismi meçhuldürÇakmakçı Said… Gaffar Kabuloğlu Osman… Sütçü Hacı İmam…

Olayın devamında ise Nalbant Bekir… Beyazıtoğlu Muharrem Bey.. Zülfikar Çavuşoğlu Hüseyin… Tiyeklioğlu Kadir…

Sahi İki Maraşlı Türk Kadını kimdi?

(Not: Bu bigiler yani Sütçü İmam olayı  Kahramanmaraş Valiliği’nin internet sitesinden alınmıştır…)

**

Tarih, 27-28 Kasım 1919…

Günlerden 27 Kasım Perşembedir..

“…Fransız komutanının emri ile hükümet konağındaki Türk bayrağı indirildi, ama Kale'deki Türk Bayrağı dalgalanıyordu.

O gece Ermeni Hırlakyan'ın evinde Guvarnör Andre şerefine bir ziyafet ve eğlence yemeği tertiplendi.

Yemek ve eğlence esnasında Hırlakyan'ın ilgi çekici ve güzel iki torunu olan Virjini Helena ve Victor geceye renk katıyordu.

Yüzbaşı Andre Virjini Helena ile tanışarak, onu dansa davet etti.           

 Virjini Helena ‘Aziz şerefine dansetmek isterim, ancak, ne Fransız ne de Ermeni bayrağının bulunmadığı bir yerde dans etmeyi sevmem. Kahramanmaraş Kalesinde Türk bayrağı yerine Fransız bayrağı gördüğüm zaman olur’ diye dans teklifini reddetti.

Virjini Helena'nın bu sözüne kulak veren Andre, askerlere emir vererek, kaledeki Türk Bayrağı'nın indirilmesini istedi.

O sırada kalede 5 Türk ihtiyat askeri vardı. Kaledeki diğer tüm asker Fransız olduğundan, Türk askerleri ses çıkaramıyorlardı.

Gece yarısı, Türk Bayrağı Maraş Kalesinden indirilerek bir kenara bırakıldı.

28 Kasım 1919 Cuma günü Maraşlılar kaledeki Türk Bayrağının indirilmiş olduğunu gördüler.

Kalenin yakınında evi olan Kısakürekzadelerden Avukat Mehmet Ali Bey, olayı görür görmez, hasta yatağında hemen bir bildiri hazırlayarak çoğalttı.

Sabah namazında bütün camilere ulaşan bildiri okundu ve Kahramanmaraş'a bir anda yayıldı.

Halk bu durumdan bir anda çok tedirgin oldu.

Duyan herkesin tüyleri kabardı ve halk adeta şaşkına döndü. Adeta patlama noktasına gelen Kahramanmaraşlılar bir işaret bekliyorlardı.

Bildiriyi okuyan ve duyan Maraşlılar akın akın Ulucami'ye toplanmaya başladılar.

Namaz vakti geldi.

Ezan okundu.

1000 civarında bulunan cemaat, namazın sünnetini kıldıktan sonra, Ulu Camii imamı Rıdvan Hoca minbere çıkarak hutbeye başladığı sırada dışarıda bir gürültü koptu.

Şerbetçioğlu Mehmet ‘Sancağı çıkarın’ diye bağırırken gürültü içeriden duyuldu.

İçerde de ‘Bayraksız namaz kılınmaz’ sesleri işitildi.

Buna Rıdvan Hoca'nın ‘Hürriyeti olmayan bir milletin Cuma Namazı kılması caiz değildir’ sözü de eklenince, cemaat minberdeki sancağı alarak dışarı çıktı.

Bu sancağın altında toplanan insan seli kaleye doğru akarken, yerinden gidemeyen ak sakallı bir yaşlı dede de ‘Haydin Babam, vatan kavgasıdır, Din kavgasıdır bu’ diyerek Maraşlı cemaati daha da coşturdu.

Kalede bulunan Fransız jandarmaları, silahlı bir çatışmayı göze alamayarak arka kapıdan kaçtılar.

Tekbir ve tevhit sesleriyle kaleye ilk ulaşanlardan Zalhocaoğlu Osman (Osman Erşan), bir kenara atılmış olan Türk Bayrağı'nı hürmetle öpüp başına koyduktan sonra tekbir sesleri arasında onu eski yerine astı.

Cuma namazı toplu olarak Bayrağın gölgesinde eda edildi. Birkaç el silah atılarak bayrak selamlandı ve sevinç gösterisinde bulunuldu.”

Bu olayın isimleri ise Guvarnör AndreHırlakyan'ın iki torunu olan Virjini Helena ve Victor… Kısakürekzadelerden Avukat Mehmet Ali Bey… Şerbetçioğlu Mehmet… Rıdvan Hoca…  Ak sakallı bir yaşlı dede… Zalhocaoğlu Osman (Osman Erşan)…

**

Ve sonrasında 21 Ocak 1920’de başlayıp, 12 Şubat 1920’de sona eren çarpışmalar yaşanır..

Maraş, düşman işgalinden kurtulur.

Bu kurtuluşta sayısız kahramanlar vardır..

Abdal Halil Ağa’dan başlayıp, Doktor Mustafa’ya; Mutasarrıf Ata Bey’den başlayıp, Yüzbaşı Yörük Selim’e; Göllülü Yusuf Çavuş’tan, diğerlerine…

Kısacası 7’den 77’ye değil, yeni doğmuş sabı bebeklerden dört adam üzerinde ebediyet yolculuğuna çıkanlara kadar…

Maraş bir kahramandır…

Maraşlı bir kahramandır…

Haklı bir gurur yaşar bu kahramanlığı ile…

**

 

Ancak burada dikkat çekilmesi gereken bir tarihi eksiklik vardır.

O da şudur.

Sütçü İmam Olayı’nın tarihe geçmesine vesile olan o İki Maraşlı Türk kadını kimdir?

O İki Maraşlı Müslüman kadını kimlerdir?

Kimin kızıdır?

Kimin gelinidir?

Kimin zevcesidir?

Bu bir merak konusu değil midir?

Düşünün bir kere… Memleket işgal altındadır. Şehri işgal eden Fransızların yerli işbirlikçileri şehirde adeta terör estirmektedir.

Can güvenliği sıkıntılıdır.

Ve bu İki Kadın, o şartlar altında hamama gitmektedir.

Sahi İki Maraşlı Türk Kadını kimdi?

**

Gerçi bu olayı tam anlayabilmek için hamama bakmak lazım.

Hamam bizim kültürümüzde neyi ifade eder?

Gerçekten bir temizlenme yeri mi, yoksa Maraş’ın gelenekleri arasında da yer alan eğlence yeri mi ya da sağlık-sıhhat yeri mi?

Eskiden evlerin bir odasının köşesinde (genelde yatak odasının) cağ olurmuş, yıkanmak için…

Evin erkeği, kadını, cocuğu ayrı zamanlarda burada yıkanırlarmış!

Bu açıdan baktığımızda hamamın pek te temizlik için gidilen bir yer olmadığı ortaya çıkıyor.

Düğün hamamı, damat hamamı, gelin hamamı, sünnet hamamı gibi geleneklerin de bu şehirde bulunduğunu halk kültürünü araştıranlar yazıyor.

Yani bir nevi eğlence amacı taşıyor, hamamlar.

Zaten hamama eskiden de tek gidilmezmiş. Üç beş kişi bir olur gidermiş erkekler açısından… Kadınlar için de zaten konu komşu, akraba hısım hamam kapatılırmış..

Neyse bu konumuz değil elbette?

Benim merak ettiğim bu İki Maraşlı Kadın kim?

Tarih ya da tarihçiler bunu neden yazmaz?

Siz merak etmemiş olabilirsiniz ama, olayları okuduğunuzda bazı ayrıntılar dikkat çekiyor.

Çelişki başlı başına bir garabe oluyor bu kentin tarihine…

**

Sütçü İmam Olayı’nın başkahramanı Sütçü İmam’ın kendisidir.

Olayın diğer aktörleri Çakmakçı Said olay yerinde şehid olmuştur.

Gaffar Kabuloğlu Osman… Nalbant Bekir… Beyazıtoğlu Muharrem Bey.. Zülfikar Çavuşoğlu Hüseyin… Tiyeklioğlu Kadir…

Bu isimler, olaydan sonra da yaşamışlardır.

Peki hiç bu olaylar anlatılırken; “Filanın kızı, falanın gelini, falanın zevcesi hamamdan çıkıyordu, oradaki Fransızlar böyle böyle yaptı, Sütçü İmam da haklarından geldi…” diye anlatılmadı mı?

Ya da o olayın ardından evlerine dönen (gerçi dönüp dönmediği de bilinmiyor) İki Maraşlı Türk Kadını başından geçenleri konusuna komşusuna, anasına bacısına, görümcesine eltisine anlatmadı mı?

Sahi İki Maraşlı Türk Kadını kimdi?

**

Tarihin derinliklerinde kalan bu konu belki çok önemli değildir.

Ancak, önemli olması gerekir.

Birkaç gün önce Kahramanmaraş Belediyesi açıklama gönderdi, internet sitelerinde “Sütçü İmam’ın kızı öldü” diye çıkan haber üzerine…

Kısacası ‘bu haber yalan’dı açıklamanın özeti.

Belediye burada kendine neden görev üstlendi?

Sütçü İmam’ın yaşayan torunları yok mu, onlar açıklama yapamaz mıydı?

“Hayır bizim halamız, bizim teyzemiz ölmedi. Bizim halamız, bizim teyzemin filan tarihte hayatını şu nedenle kaybetti…” diye bir açıklama Milli Kahraman’ın ailesinden niye gelmedi de bu konuda belediye kendini görevli hissetti?

Bunların hepsi birer farklı soru işareti olarak tarihe gidiyor.

Sahi İki Maraşlı Türk Kadını kimdi?

**

Sanırım.

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nin tarih bölümü profesörleri, doçentleri, yardımcı doçentleri, doktorları, araştırma görevlileri, öğretim görevlileri vesairleri bu konuya eğilir?

En azından yeni tarihçiler için de bir araştırma konusu yapılabilir.

Bir tez  konusu olabalir.

Sahi İki Maraşlı Türk Kadını kimdi?

Bizim yerli tarihçilerden bu konuyla ilgili bugüne kadar bir makale, araştırma duymadım, okumadım.

Varsa ‘özür’ dileyelim.

Bu konuyla ilgili yazmışlarsa açıklasınlar öğrenelim.

Sahi İki Maraşlı Türk Kadını kimdi?

**

Uzun lafın kısası, yeri geldikçeyi bir alıntı ile bitirelim.

“http://www.frmtr.com/komik-seyler/4044016-maraslica-2011-oss-sorusu.html” internet sayfasından…

“Fatmanan gardaşı irbaham bi ilaane su doldurup oynaycıydılar.1.musluk ilaani 3 dakgada 2.musluk ilaani 5 dakgada dolduruk.Bunlar oynuyok diye musluun birini gapatırsa ilaan kaç dakgada dolar.?

A. İccik sonra dolar zaar.

B. 10-15 dakgayı bulur ellaam.

C. İlaan daşar.

D. İlaan yarık heç dolmaz.

E. Anaları çocukları yakalar ve ilaan devrilir…”

**

Af buyurun son bir not:

Bayramınız (Kurtuluş Bayramınız) kutlu olsun