AKP hükümetinin Suriyeli sığınmacı kabulüne onay verdiği tarihten bu güne kadar güney ve güneydoğu illerine önemli miktarda sığınmacı yerleştirildi. O tarihten itibaren sosyal uyumsuzluk ve çatışma her şehirde farklı şekillerde tezahür edegeldi. Son birkaç günden beri de Adana, Hatay’da olduğu gibi Kahramanmaraş’ımızda da huzursuzluğun adı olmaya başladı Suriyeli sığınmacılar.
Şehre kurulan kamp ile sınırlı bir alanda kalması planlanan ve kontrollü ikamete tabi olan sığınmacılar bu gün şehrin her mahallesinde her sokağına kadar yayıldılar. Suriye’nin baskıcı ve baasçı rejimi altında yaşamaya alışmış ve sosyal yönden ne ülkemize ne de şehrimize uyum sağlayamayan bu yığınlar şimdi Kahramanmaraş’ın hem ticari hayatını, hem sosyal hayatını, hem asayiş ve güvenliğini, hem de ahlaki dokusunu tehdit eder hale gelmiştir.
Sakın yanlış anlaşılmasın; darda kalmış ve ülkemize sığınmış mağdur insana yardım eli uzatmak tartışmasız Türkün geninde ve geleneğinde olan bir haslettir. Ancak bu Suriyeli sığınmacılarda farklı bir durum var. Adamlar ne sığındıklarının idrakinde ne de buranın yerlilerine minnet duyma eğiliminde.
Farklı sebepleri olsa da benim aklıma gelen ilk sebep sığınmacıların Suriye’den ülkemize getirilir iken Esat rejimini devirme karşılığında hükümet tarafından yapıldığını tahmin ettiğim vaatlerdir. Yoksa kim misafir olduğu evde ev sahibini yok sayarak yaşamayı kendine hak görür. Evin sahibine zarar verir?
Hafızamızı şöyle bir yoklarsak, İlk kafilede gelenlerin Reyhanlı kampında bir polisi öldürmesi, her gün bir vukuat çıkartarak devletin güvenlik güçleri ile çatışması ve halkın huzur güven ve asayişine pervasızca saldırgan tavır izlemesi sıradan bir davranış mıdır?
Şanlıurfa’ya yerleşen, Hatay’a yerleşen, Adana’ya ve hatta (sınıra biraz uzak olsa da) Kahramanmaraş’a yerleşen sığınmacılar ilk günlerden itibaren kamp alanlarına askeri polisi bile sokmadılar. Hatta buralarda Özgür Suriye ordusuna asker yetiştirme kampları olduğunu iddia edenler bile oldu. Gündüz bu kamplarda iken geceleri Suriye sınırından geçerek çatışmaya katıldıkları iddiası da sık sık tekrar edilmesi bu tahminimi desteklemiyor da ne yapıyor?
Sığınmacıların gelmesi ile birlikte şehirde husule gelen Suriyeli ikinci eş alma modası, Suriyeli sevgili ve dost edinme fantezileri, işyerlerinde Suriyeli ucuz işçi çalıştırma açıkgözlülüğü bize bu sosyal cinnet halini armağan etti. Yersiz yurtsuz, işsiz eşsiz, parasız pulsuz sığınmacıları istismar edenler olduğu gibi bu hali kendilerine tehdit gören Kahramanmaraşlı hemşerilerimde olmaya başladı. Şehirde artan suçlar ve güven ortamının akamete uğraması hali bu sığınmacıların şehirdeki varlığına tahammülü azalttı.
Kamp hayatında yaşaması planlanan sığınmacılara verilen hakkı, şehir insanımızın komşusu, ortağı, eşi şeklinde yaşama hakkı olarak algılamasaydık, güvenlik güçleri ve mülki amirler bu yayılmaya dur demiş olsaydı, ya da siyasetçi kararını onların gelecekte müstakbel oy deposu ve iktidarının devamı için bir can simidi olarak görmese idi zannımca iş bu noktaya gelmezdi.
Hiçbir ülke sığınmacılara şehir hayatına entegre olma ve vatandaş haklarından istifade ederek hayata dahil olma hakkı tanımazlar. Ama bu gün ülkeyi yönetenler yaşadığımız hazin ve de gergin tablonun mimarları olmuş, sığınmacıların olduğu şehirlerde dalga dalga yayılan protesto gösterilerinin ve şehirlerde yaşanan gerginliğin fitilini ateşleyenler olmuştur.
Ülkemin kaynaklarını kullanarak hayatlarını idame etmelerinin önünü açtıkları sığınmacıların, bu gün işi vatandaşlarımızın günlük hayatlarını yaşamalarına ve huzur ve güvenliğini tehdide vardırması kabul edilemez bir sonuçtur. Ortaya çıkan bu gergin hali yumuşatma ve sığınmacı olarak yurdumuzda bulunanların hangi şartlarda burada kalabileceklerini yeniden gözden geçirme sorumluluğu hükümetindir. Tedbir alınmadığı durumda da ortaya çıkacak vukuatların müsebbipleri de hükümet olacaktır.
Yetkililerin bu önemli konuyu hassasiyetle ele alması ve tedbirleri hayata geçirmesi dileklerimle. Allaha emanet olunuz.