Teröristler Yurt Dışına mı Salıverilecek?

Son günlerin “barış süreci “ lafıdır dolaşıyor. Gerçekten merak ediyorum; ne zamandan beri kiminle savaşıyorduk ki bu gün böyle bir sürece girdik? Doğrusu şaşıp kalıyorum. Ülkemde yıllardır yaşanan sorun “terör sorunu”dur. Öncelikle bunun adını böyle koymamız gerekiyor.

Ne zaman ki AKP iktidar oldu, Sayın Başbakan’ın bu konu ile ilgili ilk siyasi mesajı “Kürt sorunu vardır, bu sorun da benim sorunumdur” şeklinde oldu. İşte bu süreç bundan sonra “terörün sonlanması” sürecine,  şahsen bu tanımlamaya katılmasam da “Barış süreci” denmeye başlandı.

Neyse, bebek katili APO; Nevruz bayramına denk gelen günde Diyarbakır’da okunan mesajında, PKK’nın çatışmasızlık sürecine gireceğini ilan etti, akabinde de teröristlerin silahları ile ülke sınırları dışına çıkmasını emretti.

Ancak, hükümet ve yandaş basın bu süreci de “Teröristlerin silah bırakması” şeklinde izaha kalkıp, kamuoyuna psikolojik harekat uygulasa da  gerçek bu değil.

Diğer yandan; Milliyet Gazetesinde yayımlanan APO ile yapılan mutabakat metninden de anlaşıldığı kadarı ile;  APO hükümetten bu süreç ile ilgili olarak bazı taleplerde de bulundu. Bunlardan biri, militanların yurtdışına silahları ile çıkışı esnasında sürecin takibi ve hakemliği için 30 kişilik akil adamlar komisyonunun kurulması ve bir diğeri de yurdu terk edecek olan teröristlerin can güvenliğinin garanti altına alınması için TBMM’den bir karar çıkartılması.

Hükümet ne yaptı; kendinden istenen bu şartları aynen kabul etti, ancak bunu APO’nun talebi olarak değil sürecin doğal uygulaması imiş gibi kamuoyuna sundu. Şimdi ne kadar Marksist ve yandaş gazeteci, artist, işadamı varsa bunların adı, kamuoyuna Akil Adamlar olarak pompalanıyor ve gelen tepkilere göre de Sayın Başbakan bize APO’nun istediği isimleri Akil adamlar olarak sunacak.

TBMM’den çıkartılacak kararı da teröristin güvenliğinin sağlanmasını kamuoyu önünde tartıştırmamak için hükümet olarak bu sürecin sorumluluğunu alır ve teröristlere yurdu terk etmeleri esnasında güvenliklerinin sağlanacağı hususunda güvence veririz dedi.

Sayın Başbakan tüm bunları ne için yapıyor? PKK’nın dediklerini yapmıyoruz intibaını vermek, işine kimseyi karıştırmıyor dedirtmek için. Peki APO neden kararın TBMM’ den çıkmasını istiyor? İşte kritik cevap da şu; çünkü Cenevre milletler arası sözleşme hukukunu oluşturmaya, kendilerini ve TBMM’yi karşılıklı taraf gösterip kendilerine uluslararası legal zemin oluşturmaya çalışıyor.

 Akil adamlar ne görev icra edecek? Onlar da süreç hakkında tutacakları rapor ile, yine bu sürecin legal ize edilmesine destek sağlayacak. Bir de bu insanlar vasıtası ile Türk Milletine psikolojik harekat uygulanacak ve toplum ayrıştırma sürecine psikolojik olarak hazırlanacak.

Şimdi size soruyorum; barış süreci diyerek bir savaş ortamının varlığı, kaçırdıkları kamu personelini tutanakla teslim ederken savaş esiri şeklinde uluslararası camiaya sunulması ile  bu durumun Cenevre Milletlerarası sözleşme hukukuna göre iki milletli bir anlaşma görüntüsü verilmesi, APO’nun muhatap alınması ile de Türk tarafının APO’yu elinde ESİR tuttuğu, bu durumun da ifade ettiğim milletlerarası sözleşme kapsamında suç sayılmasının önünün açıldığı, serbest kalması için Birleşmiş Milletlerin baskı yapması, yine TBMM’den teröristlerin emniyetli bir şekilde yurt dışına  çıkışının sağlanması için karar çıkartılmasının da PKK’nın Kürtleri temsilen yetkili bir örgüt olduğu ve ayrı bir millet olarak kabul edildiği anlamına  gelmiyor mu?

Karayılan ve BDP li vekiller sürekli neyi tekrar edip duruyorlar; birincisi Kürtlere statü, diğeri ise APO’ya özgürlük. Yukarıda anlattıklarım her ikisinin birden elde edilmesine uygun zeminlerin yaratılması değildir de nedir? Görüyor musunuz ne derin bir tuzak var önümüzde. Hükümet bu tuzağı görmüyor mu sizce? Bence çok iyi görüyor. Peki soruyorum size yoksa, hükümet bu talepleri karşılayacağına söz verdi de bilerek mi bu olan bitenleri görmezden geliyorlar?

Silahlı eşkıya yurt dışına çıkarken hangi güvenlik görevlisi, hangi yetki ile bunları görmezden gelecek. Bunlara özel muamele etmenin dokunulmadan ülkeden  çıkıp gitmelerinin hukuki temeli ne olacak? Ülkenin Genel Kurmay Başkanı hapishane de iken siz nasıl bir yetki ile teröristin elini kolunu sallayarak yurt dışına üstelik devlet güvencesi ile, herhangi bir ceza almadan çıkmasını sağlayacaksınız?

Güvenlik görevlileri bu eşkıyalara ses çıkartmadı diyelim. Yarın gelecek yeni iktidar bu yapılanları sorguladığında buna göz yumanlar hakkında yasal işlem başlattığında ne olacak? Bu gün 28 şubat ve Ergenekon’un sanıklarına yaptıkları ile ilgili olarak yasal dayanakları sorulurken yarın da bu günkü sözlü talimat ile yaşananlara göz yumanlara sorulmayacak mı?

Hepsinden önemlisi; yazılı emir olmadığı gerekçesi ile yada verilen emirin yasal zemini ve desteği yok gerekçesi ile teröriste ateş açan öldüren yada yaralayan güvenlik kuvveti mensubu birinin hukuk karşısındaki durumu ne olacak? Ona nasıl suç işledin diyebileceksiniz?

Kısacası terör örgütü ve liderinin kayığına binen bu hükümet her geçen gün biraz daha girift olayların yaşanmasına zemin hazırlıyor, aklını kiraya vermiş yetkililer maalesef ülkeyi daha büyük bir kaosa, daha uzun bir dönem çıkmaza sokacaktır. Demek istiyorum ki; bu Hükümet, toplumsal barışın ve ülke ve millet bütünlüğünü tehlikeye  atıyor.

Hükümete sesleniyorum; lütfen aklınızı başınıza alın, bizim Kürt kardeşlerimizle hiç bir sorunumuz yok. Onları da silahı ile teslim alıp, tehdit ile yanında tutan PKK’dan ve etkisinden kurtulun, teröristi teslim alın, yargılayın. Unutmayın Türk devleti güçlüdür. Böyle davranırsanız Türk Milleti size hayırla yad eder, aksi halde çok beddua alırsınız. PKK’nın aklının peşinden gitmeyin. Siz değerli okuyucularım ALLAH’a Emanet Olunuz.