Yaklaşık on günden beri,“Taksim Gezi Park” protestoları ile yatıp kalkar olduk. Gezi parkında kesilen birkaç ağaç ve park yerine AVM yapılması ile başlayan gerilim, Sayın Başbakan’ın göstericilere “çapulcular”, “tencere tava hep aynı hava”,içki içenlere de “Ayyaşlar” şeklinde ötekileştiren, aşağılayan küçük gören yaklaşımları ile tavan yapmıştır.
Atalarımız, “Taç giyen baş uslanır” demişler ama, galiba bu Başbakan hariç demek gerekiyor!! İnanasım gelmiyor, ülkenin asayişinden sanki ben sorumluyum!!! Allah rızası için gerilimleri tırmandırmak yerine sorunun konuşulup, varsa çözüm üretmek, yoksa ikna etmek daha doğru değil mi? Gergin ortamı,özellikle sürdürmek, nasıl bir ruh hali anlayamıyorum. Taksimde toplanan insanlara karşı söylediklerine bir baksanıza;“birkaç ‘çapulcu’ toplanmışlar, hükümeti devirmek istiyor”,“bize oy veren %50 meydanlara inmesin diye zor tutuyoruz” diyerek yangına körükle gidiyor.
Öte yandan, Taksimde masum bir niyetle başlayan gösterilerde masumiyetini koruyabildi mi? HAYIR. Orası da, Provatörlerin, yabancı Ülke Ajanlarının, PKK sempatizanlarının, DHKP-C ’lilerin de alana inmesi, gösterilere katılımı ile karma karışık bir hal almıştır. Adeta “at izi it izine “ karışmıştır.
Bu süreçte en sağlıklı yaklaşımı; gene bir devlet adamlığı feraseti ile MHP Genel Başkanı, Bilge lider Sayın Devlet Bahçeli ortaya koymuştur. Hiçbir Ülkücü’yü meydanlara salmayan Bahçeli, Hükümete; olup bitenleri sükûnetle yorumlamaya davet etmiş ve aklıselimin öne çıkartılarak bir an önce sorun daha da büyümeden çözülmesini, kardeşin kardeşe düşürülmemesini telkin etmişve hükümetten gerilimi azaltmasını istemiştir.
Meydanlara inenler, iktidarın diktatörlüğünü, kendi gibi düşünmeyenleri ötekileştirdiğini, hayat tarzlarına karıştığını iddia ederken, PKK ya gösterilen hoşgörüyü kendilerine neden gösterilmediğini soruyorlardı. Ancak, Sayın Başbakan meydanlardakilerle ilgili iddialarını “başörtülü bacılarımıza saldırdılar”, “bayrağımızı yakacak kadar gözleri dönmüş”, “şehirleri yağmalıyorlar”, “bu faiz lobisinin tezgâhı, hükümeti düşürmek istiyorlar”, “camiye bira şişeleri ile girdiler”, ”bir bankanın genel müdürü bile kalkmış, ‘bende çapulcuyum’ diyor” diyerek sürdürüyor. Meydana kimler destek verdiyse hepsini “sanatçılar”, “yazarlar”, “ressamlar”, “bankacılar” vs. tek tek sayıp, onları kendini karşılamaya gelmiş kitlelere yuhalatıyor, bunları hedef gösteriyor, toplumdaki çatışmayı körüklüyor, kardeşin kardeşi kırmasının adeta önünü açıyor, toplumu bölerek birlik ve beraberliğimize dinamit koyuyor.Şimdi sizlere soruyorum; bir sorumluluk sahibinin söylemesi gerekenler bunlar mıdır? Yazık, hem de çok yazık…
Süreç çok kötü yönetiliyor, Sayın Cumhurbaşkanı olayların farkında ve bu gerilimi doğru bulmuyor ve Bülent Arınç’ı Çankaya’ya çağırarak göstericileri dinlemesini salık verirken, Sayın Başbakan FAS’da TUNUS’da bildiğinden geri kalmıyor ve olayları hiç anlamamış gibi, kavramamış gibi gerilim üretmeye devam etmesi bu gayretleri de boşa çıkartıyor. Halbu ki, Sayın Başbakan Halkla ilişkiler konusunda en iyi liderlerden biri, anlamaması mümkün değil, ama bu gerilimin artmasını siyaseten kendine fayda getireceğini düşünerek gerilimi bilinçli olarak artırıyor.
Başbakan, iktidara geldiği günden beri gerilim üzerinden siyaset yapıyor, kendi kitlesini dinamik tutmak için sürekli çatışmacı bir dil kullanıyor ve bu stratejiden ülke zarar görür mü görmez mi diye düşünmeden, faydacı, fırsatçı bir düşünce ile kendi geleceğini hesap ediyor, siyaset alanından kendini en karlı çıkacak şekilde pozisyonlamaya devam ediyor. Ama çok yazık ülkede, huzur, barış, güven, borsa da dâhil her şey allak bullak oldu.
PKK ile yapılan görüşmeler, pazarlıklar, “İmralı görüşmeleri” sütre arkasında “ne aldık ne verdik” belli olmadan kapalı kapılar arkasında devam ederken, Suriye ile olan ilişkiler, bizi savaşın eşiğine getirmiş iken biz Taksim’de ki gösterilere adeta mıhlandık kaldık. Sayın Başbakan yurda dönüşünde de aynı mevzuya dalıyor, gerilime gerilim katıyor, kendince geri adım atmadan, bir park için başlayan, sonrasında niyetleri ne olduğu meçhul provokatörlerin getirdiği gerilimli atmosfere koskoca Başbakan da sükûnet yerine gerilim ilave ederek mukabele etmeye devam ediyor.
Yeter artık, bu millet size oyunu, ülkeyi ger,kendin gibi düşünmeyenleri polise jop ile biber gazı ile ezdir, ülkenin güvenliğini zaafa uğrat,Ülkeyi böl, milleti böl, muhalefeti yok say, küçük gör aşağıla, ötekileştir, yarattığın “çatışmacı siyasi atmosferde”; senin gibi düşünmeyenleri yok et, onları yok etmek için de kendi tabanını kavganın tarafı yap diye vermedi.
Ama nihayet muradına erdin Sayın Başbakan, hava alanında sizi karşılayanlar beklediğin sözleri etmeye başladı bile; “yol ver gidelim, taksimi ezelim”, “azınlık şaşırma, sabrımızı taşırma” bundan sonrası nasıl gelişecek bilmiyorum ama, sorumlu davranması gerekenlerin aklına sorumlulukları gelsin artık. Bu sloganları tebessümle karşılarsanız, sonu “rüzgâr eken fırtına biçer” sözüne uygun olarak bitmez inşallah. Allah’a emanet olunuz.