Bu hafta yazımı ”dersime” yani Tunceli’ye ayırmak istedim. Özellikle AK Parti iktidarı ve bizzat Başbakan tarafından sürekli gündeme taşınan 1937-1938’de yaşanan dersim olaylarından bas etmek istiyorum.
İtilaf devletleri tarafından, kendi coğrafyasında, topraklarında büyük savaşlara ve ”katliamlara” maruz kalan ve “yedi düvele” karşı kurtuluş mücadelesi veren bir ulusun, elbette bu çalkantılı dönemlerde kendi içerisin dede bir takım sıkıntıları olmuştur, olacaktır da…
O günün koşulları içerisinde yaşanan bazı olumsuzlukları, yaraları sarmak da bu devletin görevi değil midir? Evet, görevidir, devlette bu yaraları sarmış ve geçmiş dönemlerde yaşanan sorunları çözümlenmiştir.
Bu günkü durum nedir? Kendi içinde kapanan ve iyileşmeye yüz tutan yarayı yeniden kaşımanın gereği nedir, kime, kimlere ne fayda sağlayacaktır? Türk ulusunun kardeşlik birlikteliğine zarar vermeyecek midir?
Ülkemizde sanki gündem kıtlığı var da yeni polemik konuları arıyor siyasi parti liderleri. Ülkede her şey güllük gülistanlık, tartışacak mesele kalmamış, o yüzden tarih sayfalarını karıştırıyorlar.
75 yıl önce yaşanan bir olay tartışma gündeminin ilk sırasına oturtuluyor.
Dersim’ de, varsa başka şeylerde elbette tartışılabilir. Tartışılıyor da zaten. Bu tartışmayı 70 yıldır yapıyor Türkiye. Ama siyaset en üst düzeyde ilk defa müdahil oluyor tartışmaya.
İlk defa bir Başbakan tartışmada taraf oluyor. Son günlerde AKP iktidarı ile CHP arasındaki Dersim polemiği giderek sertleşiyor.
Aslında sayın Başbakan “kabuk” bağlamış bu yarayı kaşımak yerine, günlük hayatımızda yaşanan yaraların sarılması konusunda caba gösterse daha iyi olacaktır.
Başbakan Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu Dersim tartışması üzerinden birbirlerine çok ağır ifadelerle yükleniyorlar.
Özellikle de Kılıçdaroğlu’nun “Başbakan’ın zihin haritası Ermeni diasporasının zihin haritasıyla aynıdır” demesi Erdoğan açısından kolay hazmedilebilecek bir cümle değildir….
Peki, bu tartışma Türkiye’ye ne kazandıracak?
Dahası Tayyip Erdoğan’a partisine ve iktidarına ne kazandıracak?
Erdoğan’ın Dersim polemiğini diri tutmasındaki amacı belli: CHP’nin içini karıştırmak ve kamuoyu nezdinde yıpratmak. Dersim faciasının faturasını CHP’ye kesmek...
Başbakan, Dersim polemiğinden belki de galip çıkabilir, CHP’yi kamuoyunun belli bir kesiminin gözünde itibarsızlaştırabilir.
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, ne yapmaya çalışıyor? Ülkesinin ve Tunceli halkının tek sorunu buymuş gibi sorumsuzca davranıyor mu?
Ülke sorunlarına odaklanan ve bu sorunların çözümü için hükümeti itekleyen CHP’yi zor duruma düşürmeye çalışmanın bir anlamı olmasa gerek…
Ama acaba Dersim olaylarının, Dersim’de yaşanan sorunların sorumlusu bugünkü CHP midir?
Hayır, değildir.
Dersim’ e eğer sorumlu aranıyorsa sorumlu cumhuriyet rejimidir. Cumhuriyetin kuruluş felsefesidir. Kişisel sorumluları arayacak olursanız en başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, İsmet İnönü’yü, Celal Bayar’ı, Mareşal Fevzi Çakmak’ı bulursunuz. Türk Ulusunu bulursunuz… Kahramanmaraşlı Halil amcayı, Çorumlu Mustafa dayıyı, Kayserili Hüseyin kardeşi, Erzurumlu Nene hatunu, Diyarbakırlı, Adanalı, Hataylı, Ankaralı, İzmirli Mustafaları bulursunuz…
Ne yapacak Tayyip Erdoğan, “Cumhuriyetin kuruluş felsefesi yanlıştır” mı diyecek? Ülkeyi yok mu sayacak? Ya da “Bu trajedinin, bu olayların sorumlusu Atatürk ve yakın arkadaşlarıdır” mı diyecek?
Elbette öyle demeyecek.
“Sorumlu Cumhuriyet Halk Parti, zihniyetidir, İsmet Paşa’dır” deyip CHP’yi ve Kılıçdaroğlu’nu bu alanda sıkıştırmaya çalışacak gibi gözüküyor.
Beyler eski defterleri açmanın hiçbir faydası olmayacaktır, tam aksine zararı dokunacaktır. Devletlerin devamları esastır. Devleti yönetenler o devletin, geçmişine sahip çıkmak, geleceğini de sahiplenmektir.
Ama pek öyle olmayacağı anlaşılıyor... Saygılarımla…