İşçiler, memurlar, emekçiler, emekliler, dul ve yetimler, kadınlar, gençler, çiftçiler, köylüler…
Ve de Şehirliler…
Uyanın artık, derin uykudan gözünüzü seveyim…
Uyan çoban uyan sürüde kurt var…
Mor koyun yaralı, kuzu perişan…
Şakiler dönüyor oy oy inliyor dağlar…
Mecnun çöle dargın yazı perişan…
*****
Bizim köyün uzatmalı bir çobanı vardı…
Herkes koyununu, keçisini ona teslim etmişti…
Ağzı laf yapardı…
O konuştuğu zaman ağzının içine bakarlardı…
*****
Orta halli insanlar çoban ne derse ona inanırlardı…
Çoban canı et istediğinde keserdi sürüden koyunun birini…
Aptal yerine konuldukları yetmiyormuş gibi, kendi hallerine bakmadan çobanın evine giyecek, yiyecek taşırlardı vesaire…
Çoban giderek durumu düzeltir, düzettikçe de mutlu olurdu…
*****
Getirdikleri hediyeyi köyün girişinde çobanın evine, yani ailesine bırakırlardı…
Köylülerin kendisine yardım yapmaları karşısında” demek bana giyecek, yiyecek getirdiniz, Allah hepinizden razı olsun” derdi…
Köylüler aralarında “Çobanımız nasılda sevindi, memnun oldu” diye birbirleri arasında konuşurlardı…
Çoban bir koyunu değil, bin kuzuyu da kesip yese, hesabını sormaya kimsenin cesareti olmazdı…
Çünkü o civarda hayvanları otlatacak çoban bulması güçtü…
*****
Çoban bilirdi kimin ne diyeceğini, değmeyeceğini de?
Çünkü koyun ve keçilerin sırtında kime ait oldukları renkli boyalarla yazılmıştı, her koyunun, keçinin sahibinin adı vardı:
Köylülerin gönlünü almasını bilirdi…
“Demek bana giyecek, yiyecek getirdiniz, Allah hepinizden razı olsun”…
Çobana güven bir iken bin olurdu…
*****
Uyan birader uyan…
Ne olur uyan…
Sil gözünün önündeki çapağı, gör olup bitenleri kurbanın olayım…
Ülken nereye gitti, bak hâlâ peşine takılıp gidiyorsun yurdunu parçalamak isteyen düzenbazların…
Çoban yemesin artık koyununu, keçini ve kuzunu…
Uyan…
*****
Uyan artık, sil gözündeki çapağı uyan…
Uyanda 10 Ağustos’ta, yarın seçim sandığın önüne dayan…
Et canı istediğinde koyunu, keçiyi ve kuzuyu kesip yiyen çobandan bir kez olsun hesap sor…
Korkma:
Ne olur yarın uyan…
Arkanda kocaman…
T.C. var…
Birader…