Akil insanlar Türkiye’yi il il geziyor ve gittikleri her yerde de farklı tepkiler nedeniyle de haberlere konu oluyorlardı. Ancak, son zamanlarda tepkiler, özellikle TV ekranlarına, yansıtılmaz olmuştu. İktidarın bu hususta basın yayın kuruluşlarına “ÖZEL TAVSİYELERİ” olduğunu, gidilen yerlerdeki artan tepkilerin kamuoyundan saklanmak isteniyor olunabileceğini düşünüyordum ki, KAHRAMANMARAŞ’a gelen, Akil İnsan heyetinin toplantısına katıldıktan sonra bu düşüncemde ne kadar haklı olduğumu anladım.
Eğer her yerde de Kahramanmaraş’taki gibi toplantılar yapılıyorsa yandı gülüm keten helva. Sistem tam bir kas sistemi, toplantıya kimlerin çağrılacakları belli, onların neler söyleyecekleri de belli, kazara benim gibi toplantılara davet edilen olursa da toplantı basına zaten kapalı, kamuoyuna orada konuşulan değil, AKİLLER GRUBUNUN konuştukları yansıyacak. Sayın Başbakan’da sürece destek %70 diyecek tabi…
Hafta sonu şehrimize gelen Akil insanlar; şehre ilk geldikleri anda hava alanı kavşağında, yaklaşık 100 kişilik bir grup tarafından protesto edildi. Demokrasilerde bu durum demokratik hakların kullanımı olarak kabul edilirken, Recep Tayyip Erdoğan’ın İLERİ DEMOKRASİSİNDE bunun karşılığı biber gazlı ve tazyikli su sıkılması idi, Kahramanmaraş’ta da bu yapıldı.
Aslında Protestocuların en az 4-5 katı güvenlik görevlisi vardı ve toplantının yapılacağı yerin güvenliğini riske atmayan yerde tutuluyorlardı. Buna rağmen bu insanların varlığına, sloganlarına tahammülsüzlük edilmiş, biber gazlı ve tazyikli su ile muamele görmüşlerdi, bunları yapan güvenlik görevlilerine emir veren AMİRLERİ şiddetle kınıyor, onları önce Cenabı Allah’a daha sonra da Kahramanmaraşlı hemşerilerime havale ediyorum.
Neyse; Kimya Mühendisleri Odası Kahramanmaraş şube Başkanı olarak ben de Akil insanların istişare toplantısına davetli idim. İçeride basın yoktu, heyet adına söz alanlar, sırasıyla Kürt sorununu çözmek istediklerini, toplumsal barışı sağlamak istediklerini, Kürt Türk kardeşliğinden vs. bahsediyorlardı ki, Nihal Bengisu Karaca bombayı patlattı.
Bir önceki yazımda da bahsetmiştim zaten, şu sıralar çok kullanılan ifadeler bunlar. Uzun zamandan beri silahların patlamadığı, cenazelerin gelmediği, bu durumun barış havasını sürekli hale getirmek için fırsat olduğunu, helalleşmek gerektiğine getirip bağladı konuyu. Yanı başımızda oturan polis şehidim CENGİZ ENGİZEK’in anası hemşerimiz birden celallendi, oğluna yavrusuna şehidimize cenaze diye laf edilmesini, dağdaki eşkıya ile aynı tartıda tartılmasını yüreği kaldırmadı ve itiraz etti. İki göz iki çeşme; şehit yavrusunu hangi şartlarda doğurup, büyüttüğünü, polis ettiğini, şehidine edilen lafı kaldıramadığının görünce de salon iyice hayıflanmıştı. Nihal hanım “terbiyesizlik etme “ diye şehit anasını azarlarken yürekler bir kere daha yangın yerine dönmüştü çoktan. Salondaki iki gazi ile birlikte tepki verdik, araya girenler durumu toparlamaya çalıştı falan. Anladık ki AKİLLER aynı zamanda HAD BİLMEZ diler.
Bir kez daha anlaşıldı ki bunlar AKİL, vatandaş ise asla DELİ değil, MİLLETİNİ VE HASSASİYETLERİNİ TANIMAYAN bu akil insanlar toplumu barıştıracağım derken, yaraları kanatıp, şehidin, gazinin devletine olan güven ve bağlılığına helal getirmekte, hele hele bazıları var ki PKK nin açıktan sözcüsü durumunda idi. Zaten Ahmet Türk dememiş miydi, AKİL İnsanlar grubuna 30 kişi önerdik 16 kişi akil adamlar listesine girdi diye.
Toplantı düzeni de katılımcılar da ilginçti. Sürecin savunucuları ve sözcüleri dışında neredeyse kimseler yoktu, karşı olanlar da terbiyesizlik etme denilerek pusturuluyordu.
Heyet her seferinde süreçle ilgili konuşurken “Kürtlerle Barış” diyordu, oysa ben biliyorum ki, Türkler ile Kürtler ne küs ne de kavgalı idi. Ülkede var olan şey terör örgütünün devlete silahlı yolla başkaldırması, meydan okuması, güvenlik güçleri başta olmak üzere, doğu ve güney doğuya hizmet götüren öğretmen, mühendis, işadamı her kim var ise onlara terör eylemi yapılıyor olması ve güvenliği tehdit etmesinden ibaret idi.
Kahramanmaraş’ta ise Türk-Kürt tüm etnik kökenden insanlar barış içerisinde hiçbir ayrım yapılmadan yaşamaktadır. Kimimizin ortağı, kimimizin patronu kimimizin işçisi Kürt.Ülkemizde farklı etnik kökenden 4milyon evlilik yapılmış.Toplumumuzun yapısı tam bir EBRU gibi olmuş tüm renkler birbirinin içerisine girmiş, hem de asla ayrılamayacak kadar uyumlu ve iç içe.
Sanırım bu akil insanlar önce bize küs olduğumuzu dikte edecekler, sonra da sözde barıştırma ayağına PKK yı legalleştirecekler. Zira bu Kürtlerle barış yalanını uyduranlar bu gerçeği de bal gibi biliyorlar. Çünkü yukarıda verdiğim rakamları telaffuz edenler akil insanların ARTİSTİ KADİR İNANIR.
Dikkatimi çeken bir diğer tuzak da sordukları sorulardı. Bize “toplumsal barış ister misiniz?”, “Kan dursun ister misiniz?” şeklindeydi. Sanki Kahramanmaraşlı CANİ, KANDAN BESLENEN VAMPİR!!! Tabi ki, şehrimizin insanı kavga gürültü olmamasını ve asayişi önemser, elbette güvenlik zafiyeti yurdumun hiçbir yerinde olmasın ister, ama devlet bu süreçle PKK ya “biz seninle yenişemedik, sizi alt edemedik, bundan sonra kan dökmemek için bizden ne istiyorsunuz” diye masaya oturmuş pazarlığa başlamışsa biz bunu kaldıramayız. Ama bunun açıkça da söylenmesinden yanayız. Kapalı kapılar arkasında pazarlığı da doğru bulmuyoruz.
Hükümet şunu yapmak istiyorsa da açıkça söylemeli, kardeşim PKK ile helalleşiyoruz ne diyorsunuz, eşkıya ile onun başı ile helalleşelim diyoruz ne diyorsunuz?, Türk Milletinin cevabı cevabım olacaktır. Kimsenin APO yu affedeceğini düşünmüyorum.
Akil adamlar Anadolu’ya salıverildi ya, bir yandan da yargı paketleri ile KCK lı tutuklular serbest bırakılıyor. Peki KCK’lıların sebep olduğu çatışmalarda şehit olan askerlerimizin anaları , bacıları, eşleri çocukları ne olacak.? Şehit anasına evladını, dul kalan eşine kocasını ,yetim kalan çocuğa babasını verebilecek miyiz? Elinde silahı ile herhangi bir güvenlik görevlisinin görmeyeceği, gerekirse eli ile gözünü kapatıp görmezden geleceği süreci nasıl işleteceğiz? Yine mi her şey yapanın yanına kar kalacak ve sonra da biz buna adalet mi diyeceğiz? Akillerin bu sorulara cevabı nedir diye sorduk kocaman bir suskunluk ile gag gug dan başka bir şey olmadı maalesef.
AKİLLER Anadolu’da insanımıza pembe BARIŞ tablosu çizerken bir yandan da BDP Eş Başkanı Demirtaş Hakkari’de; PKK'lı teröristlerin ilk saldırıyı Şemdinli'de yaptığına atıfta bulunup, "Onurlu Kürt gençleri, Şemdinli'de bu faşizme geçit vermeyeceğinin mücadelesini verdiler. İşte bu görkemli direnişin, faşizme karşı ilk kıvılcımının çakıldığı yerdeyiz" diyor. Bir yandan da “Tek bir askeri birlik bile geri çekilmekte olan PKK'lılara operasyon yapmaya kalkarsa, biz yüzbinlerce kişi operasyon bölgesine yürüyeceğiz.” tehdidini savuruyor. Nasıl bir kuşatılmışlık ALLAH’ım sen bu milletin sabrını ver…
Yine Akil adamlardan olan Muhsin Kızılkaya, çocukken yaşadığı (tahminim 1968-1970 yıllarda) bir olayı anlatıyor. Hakkarili olan Akilimiz başka bir şehirde yatılı okuduğu sırada Türkçe bilmeyen annesini kendine ziyarete gelir. Annesi ile Kürtçe konuştuğunu duyan öğretmeni tarafından dövülür. Bu ve benzeri olaylar sebep olmuş toplumlar arası küsmeye. Ya Allah aşkına bu yanlışın düzeltilmesi için önce eli silahlı ve kanlı eşkıya PKK’nın affı neden gerekiyor?
Yukarıda ifade ettiğim gibi bunların konuşulduğu anlarda dışarıda; demokratik hakkını kullanarak Akilleri protesto edenlere de biber gazı sıkıldı, tazyikli, su sıkıldı, bu da devlet ile milletin arasını açan bir olay. Burada dağa çıkıp devlet ile savaşa, masum insanları kıstırdıkları yerde öldürmeye, ilkel yöntemlerle intikam alma hesaplaşma yöntemlerini mi seçmeliler?
Velhasıl mı akil insanlar, buraya bilmedikleri bir alanla ilgili, bilmedikleri bir süreci anlatmaya gelmişler, bildikleri evrensel değer ve normları PKK’nın sisteme entegrasyonu ile ilgili başlatılan süreçte araç olarak kullanıyorlar, keşke gelmeselerdi ben de bu aklı evveller iyi işler yapıyor diye en azından beynimde olumlu bir parça hissiyat taşıyacaktım. Ama gördüm ki, bir sirk tiyatrosu oynanıyor, oyuncu ve figüranlar belli, konu belli, biz bu sirki izlerken de süreç perde arkasından ilerliyor, dün dağda kardeşlerimizi katledenler bu gün silahları ile birlikte gülerek, dediklerimi yapmazsanız geri dönerim ha diye tehdit edip geziyor.
Benim demem o ki, devletim üç paralık eşkıyaya taviz vermemeli, PKK ile mücadele edilmeli, Kürt kardeşimi onların korku ve baskısından kurtarmalı, 2-3 bin olduğu söylenen eşkıyaya 75 milyon insan kurban edilmemeli, sütre arkasından gizli eller pazarlık etmemeli, milletin kaldıramayacağı bedeli bu millete ödettirilmemeli, PKK ile Müzakereye derhal son verilmeli ve bir an önce sonuç almak üzere mücadele de yapılmalıdır. Ama bu AKİL insanların toplantı ve istişarelerindeki davranış ve tavrı beni gerçekten çok korkuttu, iyi şeyler olmadığını gözlerimle görmeme sebep oldu.
Siz ne diyorsunuz bu işe?
Allaha emanet olunuz.