Herkesin diline bir  “Barış Süreci” söylemi pelesenk olmuş gidiyor. Sahi; bu ülke insanı bu kadar saf mı sizce? Barış neyin karşılığında ve kimle? Kürt kardeşleri ile sorunu olmayan bizler yaşanan bu süreci barıştan “terör örgütü ile mutabakat ve antlaşma” süreci olarak algılıyoruz.

Süreçte yaşananlara bakalım; önce terörist başının meclisteki temsilcileri BDP’liler sözde barış melekleri olarak devreye giriyor, İmralı’ya terörist başına gitmeler gelmeler. Giderken arsızca kullanılan “barış için her şeyi yapmaya hazırız” sözleri;  döndükten sonra bir katilden gelen selam sabah ve “Barış mesajları”.Sanırsınız ki  bu ülkede terörü yapan, halkı tehdit ve korkuya sevk eden bunlar değil!!!

Hükümet yetkilileri ne yapıyor peki? Onlar da kamuoyuna yanıltıcı mesajlar verip, halkın tansiyonunu kontrol altında tutmaya çalışıyor. Yani süreçte PKK ile işbirliği yapıyor. PKK’nın kaçırdığı kamu görevlilerinin serbest bırakması ile ilgili olarak; “PKK’nın elindeki kamu görevlileri teslim edilecek” şeklinde tek taraflı bir salıverilme olayı gibi bahsederken; PKK’nın meclisteki temsilcileri “Devlet de PKK da ellerindeki tutsak serbest bırakacak, Örgüt jest olarak elindeki esirleri önce bırakacak” şeklinde konuşuyor. Hükümet yetkilileri örgüte verilen tavizden ve kimlerin bu süreçte serbest bırakacağı hususunda tek kelime etmezken, BDP’liler KCK’lıların meclisteki numaralı yargı paketleri ile (4.yargı paketi) serbest kalacağını ima ediyor.

Bir başka önemli konuda hükümet yetkililerinin;“Nevruz Bayramı ile birlikte PKK’nın silah bırakma sürecine girilecek”,“teröristler silahları susturacak ve yurtdışına çekilecekler” iddiası. Hükümet bunu söylerken tutanaklara göre PKK temsilcileri ve APO diyor ki, “bu sürecin başlaması için yurtdışına çıkacak teröriste meclisten geçecek bir karar ile güvenlik garantisi verilmelidir”.  Burada da çelişkili bir durum var. Hangisi doğru ise halkımız bunu bilmek durumundadır.

Dikkatlerden kaçmayan bir husus daha var ki; o da PKK kendisini Türkiye Cumhuriyeti ile eşit bir yapı olarak görüyor olmasıdır. Her şeyi sanki diplomasi çerçevesinde, tutanaklarla ve belgelerle, Türk Milletinin temsilcisi TBMM ile mutabakat zaptına dönüştürmeye çalışıyor.

Hükümet bu kepazeliğin karşısında bile sessiz kalıyor, PKK’nın istediklerini kamuoyu gözünün önünde değil de gizli kapaklı, perde arkasında ve zamana yayarak hayata geçirmeye; yeni anayasa yapılması, Başkanlık sisteminin kurulması ve Tayyip Erdoğan’ın Başkanlığa seçimini garantilemek için toplumsal tepkiyi aşağıya çekmeye ve süreçte “hükümet taviz vermiyor” algısı yaratmaya, kısacası hükümet süreçle ilgili yaşananları yani gerçeği Türk Milletinden saklamaya çalışıyor.

Nerden mi biliyorum; PKK terörist bir örgüt, dağa çıkarken kendi ifadeleri ile”piknik yapmaya” çıkmadılar. Bunların amaçları vardı; APO’nun çeşitli vesileler ile gündeme getirdiği üzere,  dağa çıkma amaçları;

·         İdari ve Mali özerkliğe haiz Kürdistan’ın kurulması,

·         Kendi iç güvenliğini sağlayacak silahlı “öz savunma gücü” oluşturulması,

·         Ana dilde ve kendi belirledikleri içerik ve kapsamda eğitimin verilmesi,

·         Kendi yargı sistemlerinin kurulması; Anadilde ve kendi iç hukukunun oluşturulması,

·         PKK hareketine katılmışların serbest bırakılması, bunların “öz savunma gücü” olarak istihdam edilmesi,

·         Yerel yönetim olarak vergi toplama mevzuatını ve teşkilatının kurulması idi.

Yani kendi yerel yönetimlerini, eğitim-öğretim müfredat, sistem ve altyapılarını kuracaklar. İç güvenliklerini kendi PKK’lı teröristler ile sağlayacaklar, kendi yargı sistemlerini hayata geçirecekler. Yani anlayacağınız paralel bir devlet yapılanması için gerekli her şeyi yapacaklar. Zaten 2005 yılından beri faal olan KCK’da böyle bir yapı değil miydi?

Peki, bunlardan ne kadarı hayata geçti? Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi bu kapsamdaki bir gelişme, biz bunu biliyoruz. Ya diğer talepler için ne sözler verildi? Önümüzdeki yasama sürecini pardon “DEMOKRATİKLEŞME” sürecini dikkatle takip etmeliyiz. Örgütün silah bırakması ve kaçırılan Kamu görevlilerinin teslim edilmesi sonrası hükümetin atacağı adım,  vereceği taviz ne olacak? Sakın yanlış anlaşılmasın; Türk Devleti o eşkıyanın elinde bir tane zorla örgüte katılmış insanımızı bile olsa, çekip almalı onları, orada bırakmamalı.

Buraya kadar sadece PKK ile yapılan görüşme ve pazarlıklardan bahsettik. Bu teröristleri yıllarca ayakta tutan devletler ile neler konuşuluyor? Onlar bu sürece nasıl bakıyor? Yıllarca silah ve mühimmat ve gıda desteği veren, PKK’yı bölgede taşeron terörist örgüt olarak kullanan Rusya, İran, Suriye ve hatta Çin, bundan sonrasında nasıl bir tavır alacak? Herhalde kimse bana “onlara ne bu teröristlerden” demeyecek. Kaçakçılık yolu ile elde edilen 1 milyar dolar civarındaki ticaretin tarafı olan örgüt üst düzey kadroları bu paradan vazgeçip, “yeter ki bu barış olsun ben yurtsuz kalmaya razıyım” diyeceklerini düşünen safdiller var mı acaba?

Şimdi o soruyu tekrardan sormak istiyorum. Tutanaklar ortada, hükümetin söylemleri ve çelişen icraatları ortada, BDP’lilerin açıklamaları ortada. Bu millete birileri yalan söylüyor ama kim? Perde arkasında pazarlık yapanlar yapılıyor iddiası var,  doğru mu? Doğru değilse nedir bu tavizlerin gerekçesi?  Var ise bu hainlerini bu millet bilmek istiyor.

Demem o ki; süreç barış süreci değil, süreç PKK’nın devletleşme süreci, KCK yapısının hayata geçme süreci, Kürdistan’ın kurulma süreci, Türkiye’nin bölünme süreci, kardeşin kardeşe düşman olacağı süreç, kısaca yukarıda detayları ile bahsedilen örgütün amaçlarının gerçekleştiği süreçtir. Bunu Hükümetin görmesi, eğer ihanet içinde değilse bu süreci ivedi sonlandırması, aksi takdirde yarın “milletin vicdanında ve tarih huzurunda hepsi birer hain” olarak anılacağını bilmesi gereklidir. Allaha emanet olun.