Hani hep deriz ya “Allah gerek etmesin, yokluklarında göstermesin” diye.

Evet, bu söz sağlık alanında yatırımlar ve bu alanda hizmet veren doktorlar, hemşireler, hasta bakıcılar vs. için söylenmiştir.

Bu alanda çalışanlar kuşkusuz ki insanlık için en kutsal görevi icra etmektedirler.

Her zaman söylediğim gibi sağlık alanında da ne kadar yatırım yapılsa azdır.

27 Kasım 2012 Salı günü arkadaşım Halil Hınaz ile Türkoğlu ilçemize habere giderken trafik kazası geçirdik. Hakikaten ölümden döndük.

O anki duygularımı anlatmayacağım. Neticede şükürler olsun hayattayız, Rabbim bize bir şans daha verdi düşünüyorum.

Benim için kaygılanan, arayan, bizzat gelerek geçmiş olsun dileklerinde bulunan tüm dostlara selam, sevgi ve şükranlarımı sunuyorum.

Emniyet kemeri hayat kurtarır

Emniyet kemerlerimiz takılı olmasaydı, hızla çarptığımız traktörün altına uçabilir ve vücudumuz parçalanabilirdi. Ölmesek bile sakat kalabilirdik. Lütfen uyarıları dikkate alalım, araca biner binmez emniyet kemerlerimizi takalım.

Gelelim kazadan sonra imdadımıza yetişen

BÜYÜK DEVLETİMİN sağlık hizmetlerine.

Kazada anında yardımımıza koşan vatandaşlar, hemen 112 acil servisi aradı. Türkoğlu ilçemizde 1 tane ambulans varmış o da merkezdeymiş, dolayısı ile merkezden ambulansın gelmesini bekledik. Zaman geçiyordu. Arkadaşım Halil Hınaz burnunu direksiyona çarpmıştı ve kırılmıştı, çok fena kanıyordu. Ben bacaklarımı hissetmiyordum, kanıyordu ve kemerin kilitlenmesiyle göğsüme 100 kg. bir ağırlık düşmüştü sanki. Nefes alamıyordum. Dakikaların önemi vardı.

Çok şükür sancılı bekleyişten sonra ambulans geldi. Sağlık ekipleri ilk müdahalelerimizi yaptı ve ardından Necip Fazıl Şehir Hastanesine doğru yola koyulduk.

Ambulansta hastaneye gelinceye kadar yanımda bulunan sağlık çalışanı bayan bana öylesine destek oldu moral verdi ki, bunu kelimelerle ifade etmem mümkün değil. Kim olduğunu bilmiyorum ama hastasına anne şefkati ile yaklaşan o sağlık çalışanına Allah razı olsun diyor ve sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Hastaneye geldik büyük bir titizlikle tedavimiz yapıldı ve taburcu olduk.

Evde dinleniyorum, kas ağrılarım var. Kazadan bir hafta sonra yine Salı Günü Sol göğsümün altında bir sancı bana nefes aldırmıyor, adeta kalbim duracak. Eski Devlet Hastanesi aciline gittik.

Derdimi anlattım. Film çekildi tekrar. Oturamıyorum, yatamıyorum sancıdan ağlıyorum. Filmi aldım doktora gösterdim. Oksijen verilmesini istedi. Oksijeni aldım, faydası yok ağrılarım artırıyor, bunun yanı sıra sinirlerimde geriliyor. Şifa bulmaya geldim daha kötü oluyorum. Tekrar doktorun yanına gittim, derdimi anlattım, kan alınmasını istedi. Orada kan alınmıyormuş, sadece kardiyoloji hastalarının kanı alınıyormuş, bu yüzden ben acıyla bir alt kata indim kan verdim. Sonuç 1 saat sonra çıkacakmış.

Bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum…. Ağrılarım daha da şiddetleniyor.

Tekrar doktor hanımın yanına gittim. Ağrı kesici yapılmasını söyledi. Yapıldı. Ama ağrı hala devam ediyor. Kan tahlili çıktı. Problem yok. Ağzında cak cak bir sakız, kulağında kulaklık, cıstık cıstık müzik dinleyen, bir hemşire geldi yanıma, doktor başka bir tahlil için tekrar kan alınmasını istemiş. 1 saat önce kan verdiğim kolum ve aynı iğne deliğine iğneyi taktı, damarı iğneyle adeta oyuyor, bütün vücudum titredi tansiyonum düştü, bayılmak üzereyim.

Ben artık dayanamadım ve çek şu iğneyi yeter bu işkence, geldiğimden daha kötüyüm dedim. (Bu arada ben hastaneye geleli 2 saat oldu)

Hemşire hanım bana bağırarak aynen şöyle konuştu, “ne diyorsun be geri zekalı, istemiyorsan doktora söyle bende kan lamayım.”

Ben tabi bu kadar acını üzerine bir de hakaret işitince artık dayanamadım ve gazeteci olduğumu açıkladım. Bir yetkiliyi aradım. İnsan hayatının ne kadar hafife alındığını ve yapılan terbiyesizliği anlattım. Telefonu kapattım. O hırsla doktor odasına gittim. Doktora derdimi gayet net bir şekilde anlattığımı ama hastaneye gelişimden daha kötü olduğumu anlattım. Bayan doktor bana bağırarak “ben bakmıyorum sana git diğer doktor baksın dedi.

Diğer doktor beni sakimleştirmeye çalışırken, Uz. Dr. Abdülkadir Göğremiş beni aradı. Durumdan haberdar olmuş.

Bana önce tedavimin yapılmasını, daha sonra bu tatsız olayın çözüleceğini hak edenin hakkını alacağını söyledi. Kendisinin bu sözleri üzerine Devlet Hastanesi acilinden Necip Fazıl Şehir Hastanesine gittik. Tabi mesafe yarım saat o da ayrı bir konu. E bu kadar tantanadan sonra tedavimiz mükemmel bir şekilde yapıldı.

Sayın hemşire hanım ve doktor hanım bende gerizekalılık yok ama sizde insan sevgisi yok, vicdan yok, adab-ı muaşeret yok.

Evet, başımdan geçen olay bu.

Bir yandan ambulanstaki ve Necip Fazıl Şehir Hastanesindeki personellerin insana insanca yaklaşımı…

Diğer yandan, Devlet Hastanesi acilinde bayan doktor ve hemşirenin hastasına zulmü….

O sağlık çalışanlarına gereken cezanın verileceğinden hiç şüphem yok.

Fakat, keşke bu olaylar yaşanmasaydı.

Mesleğinizi severek yapın, insanları sevmiyorsanız insan odaklı meslekler seçmeyin. Şifa bulmaya gelene eziyet etmeyin.

Ben sıradan bir vatandaş olarak gittim ne yazık ki gazeteci kimliğimle hizmet aldım. İnsan hayatı bu kadar ucuz mu?

Herkes haddini bilecek, çalışılan kurumlar kimsenin babasının malı değil. Keyfi hareket edemezsiniz. Yoksa haddinizi bildirirler.

Sağlıkta reform insanca hizmetle olur.

Evet, yine söylüyorum 112 acil servisleri çoğaltılmalı ve kentimizin batısına bir hastane yapılmalı.

Sağlıklı günler…