Geçtiğimiz Cuma günü AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Sayın Fatma Betül Sayan Kaya’nın katılımıyla “Kadın Girişimciler Buluşması” düzenlendi.
Kadınların iş dünyasında daha görünür olması, girişimciliğin desteklenmesi gibi başlıklar etrafında gerçekleşen bu toplantı, ilk bakışta umut verici görünüyor.
Ancak ne yazık ki, bu şehrin en aktif ve köklü sivil toplum kuruluşlarından biri olan, başkanlığını yaptığım Kadın Girişimciler Derneği (KAGİD) bu buluşmaya davet edilmedi.
Bu durum asla bir “unutkanlık” ya da “ihmal” olarak geçiştirilemez.
Çünkü KAGİD, kurulduğu günden bu yana bu şehirde kadın girişimcileri dert edinmiş, sayısız projeye imza atmış, onlarca kadının hayatına dokunmuş bir dernek.
Bizler yıllardır kadınların ekonomik hayata katılımını artırmak, girişimcilik yoluyla özgürleşmelerini sağlamak, kendi ayakları üzerinde duran kadınlar yetiştirmek için mücadele ediyoruz.
Peki, böylesi bir çabanın, böylesi bir emeğin yok sayılması ne anlama geliyor?
Kadın girişimciliğinin konuşulacağı bir toplantıya, bu konuda yıllardır sahada var olan bir derneğin davet edilmemesi tesadüf mü gerçekten?
Belki de sorun tam da burada…
KAGİD üyelerinin çoğu; hiçbir zengin babanın, hiçbir güçlü eşin karısı değil. Hiçbiri “falanca’nın kızı” ya da “filanca’nın eşi” etiketiyle değil, sadece kendi emeğiyle kendi kimliğini kazanmış gelmiş kadınlar.
Kendi kimliğini, kendi alın teriyle, dişiyle tırnağıyla kazanan kadınlar… Belki de bu yüzden bazı çevrelerin dikkate almaması bu yüzden. Ama biz o kalıplara sığmamakla gurur duyuyoruz.
Çünkü kadınların gerçek gücü, başarısı; makyajlı fotoğraflarda, protokol koltuklarında değil, hayatın tam ortasında mücadele eden kadınların emeğinde gizlidir.
İşin içinde siyasette olamaz ki; derneğimiz STK’ların olması gerektiği gibi siyaset üstü ve herkese eşit mesafede duran bir dernek. Kadınların güçlenmesi, sadece bir partinin, bir grubun, bir görüşün değil; toplumun ortak meselesidir.
Ancak görüyoruz ki, bazı platformlar kadınları bir araya getirmek yerine, “bizden olanlar” ve “olmayanlar” diye ayırmayı tercih ediyor.
İşte tam da bu noktada sormak gerekiyor:
Amaç kadınları güçlendirmek mi, yoksa ayrıştırmak mı?
Kadın kadını ötekileştirirse, kadınlar için düzenlenen hiçbir toplantının anlamı kalmaz. Kadın kadının elini tutmadıkça, birbirinin sesi olmadıkça, dayanışma lafta kalır. Kadın kadının ilacı olmazsa, hiçbir dert dermanını bulamaz. Birbirini iten değil, elinden tutan kadınlar bu ülkeyi ileri taşır.
Bizim derdimiz ne siyaset, ne etiket, ne de protokolde yer kapmak.
Bizim derdimiz; kadınların emeğini görünür kılmak, kendi ayakları üzerinde duran kadınların sayısını çoğaltmak.
Bizim fotoğraf karelerinde yer alma değil, hayatlara dokunma arzumuz var.
Kadın dayanışması, sadece 8 Mart’ta ya da süslü salon toplantılarında hatırlanacak bir kavram değildir. O dayanışma, birbirine kol kanat geren, “senin başarın benim gururum” diyebilen kadınlarla mümkündür.
Ve biz, KAGİD olarak bu inançtan asla vazgeçmeyeceğiz. Çünkü biz, kadının kadına rakip değil, destek olduğu bir Türkiye’ye inanıyoruz.
Bu programın davetli listesini kim ya da kimler hazırladıysa onlara sesleniyorum; olmadı, yakışmadı, programınız amacına ulaşmadı. Hırs insanı yukarılara çıkarmaz, dibe vurur.
Partinizin lideri Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, AK Parti’nin başarısını en büyük payının kadınların çalışmasında olduğunu vurgularken ve “Türkiye’de kadınları görmezden gelen, devre dışı bırakan, potansiyelini ve gücünü heba eden bir siyasetin başarı şansı yoktur. Kadınları dışlayanların, onlara sadece bir vitrin ve dolgu malzemesi olarak bakanların da siyasi akıbeti hüsrandır” diye üstüne basa basa söylemesine rağmen, siz kadın emeğini hiçe saydınız.
Siz yok saysanız da biz varız. Tüm gücümüzle ve kendi kimliğimizle varız. Siz de bunun çok iyi farkındasınız.