Yazımızın başlığına gelince; her iki abimin geçtiğimiz hafta yayınladıkları köşe yazılarına ait başlıklar.
Her ikisinin de ellerine yüreğine sağlık.
Her ikisi de yazılarında isim vermese de yapılan yanlışı yazılarına dökmüşler.
Ben onların kime ne anlatmaya çalıştıklarını biliyorum. Önce isim vermemelerinin sebebi ise nazik bir şekilde yapılan hatadan dönülmesi için uyarı niteliğinde. Birden vurupta öldürmemişler.
Yoksa her ikisinin de kalemi zehir gibidir. Hiç kimseden korkmazlar.
Sözüm ona kendini bilmezin biri, onların bu yazıları, benim gazıma gelip te yazdıklarını söylemiş.
Peki, ben soruyorum; yıllarını, daha doğrusu ömrünü bu işe adamış, iki kalemi güçlü insan, bu işin ustası olmuş, iki değerli insan, benim gazıma gelebilir mi? Benim onlara “şunu yazın bunu yazın” demem haddime mi? Ayrıca kimsenin haddi de değil. Herkes kendi düşünlerini, doğru bildiğini yazar.
Herkes kendi yazdığı yazıdan sorumludur.
Ancak merak ediyorum ki kendisi de merakta bırakmak için elinden geleni yapıyor. Sevgili Akif Abim “Osman Hikayesi’ni” ne zaman yazacaksın? Vallahi herkes soruyor. Artık yeter, bizi bu meraktan kurtar.
Bu günkü yazında “yer kalmadı haftaya” demişsin. Haftaya bütün gazeteyi bu hikayeye ayırabilirim.
Sayın Fiskeci’nin telefonlara bakmayan belediye başkanı için yazdığı yazıya gelince. Yerden göğe kadar haklı. Seçim zamanı çağrı atıp kapatan vatandaşın telefonuna bile dönen başkan, işi bitince telefonunu sadece kendi için kullanmaya başladı. Kendi canı isterse istediği kişiyi arıyor, arayan ister gazeteci olsun ister vatandaş umurunda bile değil.
Öyle ya şimdilik iş bitti. Önünde zaman var. Yine işi düşerse herkesle irtibata geçer. Acaba o zaman kimi yanında bulacaksın Sayın Başkan? Yağmur nereye yağarsa tarlasını oraya çekenleri inan yanında bulamazsın. Senden üç kuruş fazla verene giderler. Şöhret güzel şeydir ama taşımasını da bilmek gerek. Dedik ya makamlar kimseye kalmaz.
İyisi mi hizmete bak. Senin aynan hizmetlerin olacak. Hısımını akrabanı gözetmeden, öksüzün yetimin hakkını yemeden verdiğin vaatleri yerine getir.
Sayın Akif Arslan yazmış ya “Üç beş dönüm bostan yan gel yat Osman”
O’nun yazdığı türkü değil.
Yoksa göreceğin son makam bu. Milletvekilliği hayalin de suya düşer. Bizden söylemesi.