Kalemine ve görüşlerine saygı duyduğum parmakla sayılacak kadar az usta gazetecilerden biri olan Mehmet Fiskeci, KMTSO Başkan Yardımcısı Kadir Gülkesen ile ilgili bir köşe yazsısı kaleme almış, düşüncelerini paylaşmış.
Aslında benim ve kamuoyunun aklına takılan sorunlara bir anlamda cevap vermiş.
Yazısında bahsettiği üzere Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından yaptırılan Göksun Sosyal Tesislerinin açılışın yapıldığı gün 23 Temmuz tarihinde açılış dönüşü birlikte benim ofisime geldik.
Kadir Gülkesen’in açılışta olması dikkatimizi çekmişti. Ama Allah var, bir şüphe gelmedi o gün aklımıza.
Sayın Fiskeci kendisini arayarak ikimiz adına bir randevu talebinde bulundu ve kabul edildi.
Ardından ertesi gün Sayın Gülkesen arayarak randevuyu iptal etti. Olabilir insanlık hali neticede yoğun bir insan. Yine aklımıza en ufak bir şüphe düşmemişti. Ama bu mazeretler bir ay boyunca sürünce durup bir düşünmek gerekiyordu. Sayın Gülkesen kaçıyor muydu?
Hiç hesap etmediği Büyükşehir Belediyesinin açılış programında kendisinin de olduğu fotoğraf karesi medyaya düşünce, kamuoyunun ve basının dikkatinden kaçmadığını farketmişti.
Üstelik o utanç verici haberin çıkışının ardından.
Kendisi neyin peşinde bilinmez ama sinek pis değil mide bulandırır. Acaba ortada bir entrika mı var? Günahı kendilerinin boynuna.
Yağmur nereye yağarsa tarlasını oraya çekenler, er ya da geç ilahi adaletten nasibini alırlar.
Bu şehrin geleceğini düşünmek, o yönde kararlar almak yerine, koltuk sevdasına düşenler, bunun vebalini elbet öderler. Ve hiçbir şey gizli kalmaz.
Fazla söze gerek yok Sayın Fiskeci anlatılacakları çok güzel yazmış, eline yüreğine sağlık.
İşte o yazı:
“Kadir Gülkesen, kapattığı köşeden gol yerse…
Bugün itibariyle siyasetten, sanayi ve iş aleminden elini ayağını çeken Mehmet Balduk, bir marka değerdi. Eyvallah! 16 senelik TSO Başkanlığı sonrası görevden ayrılınca, 2012’de meclis kararı ile Kemal Karaküçük Başkanlık koltuğuna oturdu.
Ertesi yıl, olağan genel kurulda, 70 meclis üyesinin tamamının oyunu alarak, seçimle gelmiş başkan sıfatıyla sanayi ve iş dünyasını temsil edince, bazı muhalifler (8 kişi) istifa kararı aldılar. Sonra, ne olduysa oldu, Kadir Gülkesen ile Serdar Zabun geri adım atıp, yönetimde kaldılar.
Kalınca da Başkan yardımcılıklarına getirildiler.
Serdar Zabun arkadaşımız, 19 senedir bu kurumun içinde. Müteahhitlik yapıyor.
Kadir Gülkesen kardeşimiz ise, Kavlaklı Organize Sanayi Bölgesinde bir çelik-krom işletmesinin sahibi.
Her ikisi de değerli insanlar, bunda sorun yok!
*
Ne zaman ki bir ulusal gazeteye haber oldu Ticaret ve Sanayi Odası, kurum içindeki ayrılık-gayrılıklar kendini göstermiş olmalı ki, herkes birbirinden kuşkulanmaya başladı. O resmi basına kimi sızdırmıştı, bilgileri kim servis etmişti falan fıstık.
Tabi günümüzde herkesin cep telefonu var, resim çekmek veya birilerine göndermek için büyük büyük fotoğraf makinalarına gerek kalmıyor. Tabi haber çıkınca, adeta bomba etkisi yarattı. Yel kayadan ne götürdü bilinmez, siyaset ile iş dünyası arasına sanki kalın duvar örüldü, herkes kabuğuna çekildi, yerel siyasette haber ve çıkan yazılar günün konusu olmayı sürdürdü.
Bunda zararı Maraş gördü.
*
Gördü görmesine de, dedikodusu tükenmedi, bitmedi. Kim bundan yararlandı, kim yara aldı, kim gelecek için yatırım yaptı, belli değilken, geçtiğimiz günlerde, Göksun’daki bir okulun açılışında, sürpriz bir isim çıktı karşımıza. Haberin göbeğine düştü adeta.
Bu isim, Kadir Gülkesen idi. Ne işi vardı, neden gelmişti derken, Göksun’da elma bahçesini gezmeye geldiği bilgisi sızdı aralarda. Takım elbiseyle, ne alaka ise… Olabilirdi, ki okul temel atma töreninde, protokolde, Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Fatih Erkoç’un yanında yer aldı. Neticede TSO başkan yardımcısı idi.
Dönüşte, Tekir’de mola verdiğimizde, aynı Kadir Gülkesen, yine takım elbiseli, yine Başkan Erkoç’un solunda idi. Resimleri var. Bu görüntüler, yaklaşımlar tabi ki basının ve kamuoyunun da dikkatinden kaçmadı. Düğün değildi, bayram değildi.
Tesadüf müydü, bilinçli olarak mı yer almıştı, kendisine sormak lazım.
Ancak kamuoyu ve basın camiasının kafasındaki soru şuydu, ’Yoksa, siyasi irade ve yerel yönetim, Kemal Karaküçük’ten sonraki TSO Başkanı olarak Gülkesen’i mi düşünüyordu?’
Herkese bu soruyu sordu, cevabı değişik geldi.
*
Bir gazeteci arkadaşımız, bu meseleyi irdeleyen köşe yazısı yazdı ve sevgili Gülkesen’i aradı, işin altını astarını sordu.
Derken… 23 Temmuz’da sayın Gülkesen’i arayıp, bir çay içmek istediğimi söyledim. Son olarak da bugün aradım. Her defasında bin dereden su getirdi, dışarıdan, (Avrupa)dan misafirleri olduğunu, görüşme halinde ve müsait olmadığını beyan ederek, bizi arayacağını söyledi.
10 kez aradım belki. Bu tam bir ay sürdü. Ne misafirleri bitti, ne araması oldu.
(Ara notu: geçtiğimiz günlerde, Sayın Hanefi Öksüz’ü aradım, görüşme talebimi ilettim, ertesi günü makamında kabul etti, sayın Abdulkadir Kurtul ile görüşmem hiç eksik olmaz, olmadı. Dün de Sayın Alişan Arıkan’ı aradım sabah saatlerinde, öğleden sonrası için randevu verdi, görüştük. Kendilerine teşekkür ediyorum.)
Makamlar gelir geçer, ki daha önce de yazdık, TSO koltuğu Sayın Kemal Karaküçük’e baki değil, babasının malı hiç değil. Ama bu şehrin insanı, hayırsever kişi, bu şehir için istihdam sağlayan, üreten ve vergi rekortmeni olan bir dürüst insan. Düşüncesi ile yargılamayı akıllarımızdan bile geçirmediğimiz, ki haddimiz ve hakkımız da değil, dünya tatlısı bir insan.
Şimdi, Kadir Gülkesen ismi revaçta. Acaba???!!!!
Şunu unutmamasını tavsiye ederim, yarın – bir gün kapattığı köşeden gol yerse (hem de doksandan) şaşırmasın, üzülmesin! Bu maçın uzatmaları da var!”