MHP’nin “Milli Değerleri Koru ve Yaşat” adıyla, dokuz ayrı ile yapacağı temalı açık hava toplantılarından ilki olan “Kuruluş Mitingi” için Bursa’da idim.

Ülkenin gündemi hızlı değişmektedir. Milli hassasiyetlerin, Birlik ve Beraberliğimizin risk edildiği, kaygılandıran politik gelişmelerin olduğu şu günlerde, MHP’nin yaptığı miting bende müthiş bir heyecan ve beklenti oluşturdu.

Bursa’ya indiğimizde şehirde hava bulutlu ve yer yerde yağışlıydı. Miting saatine saatler vardı ve şehri dolaşmaya başladım. Her yer üç hilalli MHP bayrakları ve ay yıldızlı Türk bayrakları ile donatılmıştı. Her zaman mı bu kadar kalabalıktı bilmiyorum diyeceğim ama bu şehirde geçen yıllarımın bende bıraktığı tecrübe böyle demiyordu. Evet evet bu gün her günden farklıydı ve şehir kıpır kıpırdı.

Miting saatine yarım saat kala hava inanılmayacak şekilde güzelleşti ve bulut yerini güneşe bıraktı ve kalabalıklaşan “Kent Meydanında” ise heyecan ve coşku adeta tavan yaptı saat tam 16.00 olmuştu ki meydan tıklım tıklımdı. En az 50.000 kişinin olduğu meydan bayram havasına bürünmüş ve liderini bekliyordu.

Miting sunucunun anonsu ile meydan sloganlarla inliyordu; Türkmen Beyi; MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli miting alanını selamlarken, güneş ışıkları pırıl pırıldı,  coşkun kalabalık, Türkmen beyine adeta memleketin aydınlık yarınlarının mimarı olarak bağrına basmış, miting alanındakilere umudun simgesi olmuştu. Bir güneş gibi doğmuştu adeta Türkmen beyi, Ülkeme müjde idi, umut idi ve ülküdaşlarıma rehber ve yol arkadaşı idi.

Osmanlının 400 Türkmen çadırı ile devletleştiği Bursa’nın Türk tarihi bakımından önemi çok büyüktü, miting meydanına gelmeden mezarı başında dualar ettiği Orhan Gazi’den Osman Gazi’ den bahsetti ve onun manevi ruhunu meydanda gördüğünü haykırdı, Bursa’nın devletten imparatorluğa giden yol kavşağı olduğunu anlattı.  Türkmen Beyi,  “Erenler, evliyalar, Allah dostu büyük âlimler, asırlarca Türk-İslam medeniyetini adım adım geliştiren kahraman atalarımızın ruhu aramızda” dediği an meydan bir kez daha dalgalandı.

Devlet Bahçeli bu kez hitaplarında; özellikle vurgu yaptığı bir şey vardı ki; meydanlara sadece dava arkadaşlarım diye seslenmiyordu; Türkiye Sevdalıları diyordu, Milliyetçi- Vatansever kalpler diyordu. Bu da artık bıçak kemiğe dayandı, ayrılıkta azap vardır, gün birleşme ve dayanışma günüdür, kardeşlik hukukumuz devreye girsin mealinde idi.

Yaşadığımız sürecin; Türk Milleti ile bir hesaplaşma kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini gene tarihi nirengi noktaları ile ifade ediyordu; bunları Malazgirt’le Anadolu’ya giren atalarımızdan, İstanbul’u fetheden atalarımızın alınmak istenen rövanşlar olarak değerlendiriyordu.

Bu süreci de; PKK’nın meşrulaştırılması, devlete muhatap edilmesi, çözüm ve barış elçisi olarak gösterilmesi, iç huzur, kardeşlik ve dayanışma ruhunun zayıflatılması ile “süreç, çözüm, ateşkes ve taviz kopartma” tuzakları, kimlik siyasetine girilmesi, milli devlet ve üniter yapının hedef yapılması ve en acısı da bin yıllık kardeşliğin, düşmanlığa, ayrışmaya ve nifaka dönüşmesi olarak tanımlıyordu. Bağımsızlığımız, kardeşliğimiz, milli varlıklarımız, milli kültürümüz ve huzur ve asayişimizin de tehlikede olduğunu anlatıyordu.

Türk tarihinin tartışılmaz öneme sahip, ilk Türk Devletinin başkenti ÖTÜKEN'den ruhundan bahsetti, Oğuz Neslinden bahsetti ve bu vatan hainliğine bu ruh müsaade etmeyecektir dedi.

Diyarbakır’da PKK militanlarınca yapılan sözde nevruz kutlamalarında okunan APO mesajından,  basın yayının bundan barış müjdesi çıkartması, silahı ile ülke sınırları dışına çıkartılacak PKK militanlarına silah bırakacaklar yalanı uydurulması,  silahlı sürecin politik sürece dönüşmesinden, devletleşme müzakerelerinin özgürlükler müzakeresi olarak takdim edilmesine kadar önemli tespitlerde bulundu.

Miting alanındaki tüm coşkulu kalabalık gibi ben de gördüm ki; Devlet Bahçeli ve yol arkadaşları süreci çok dikkatlice izlemekte, oyunları görmekte, tuzaklara karşı Türk Milletini uyarmakta kararlı ve inançlıdırlar.

Her vatan-millet sevgisi duyanın, milli ve manevi dünyasında ülke sevdasını yeşerten ve yaşatanın bu sese kulak vermesi, ülkenin geçtiği bu tehlikeli süreçte Türkmen Beyi, Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeliye yol arkadaşı olmasını canı gönülden diliyorum. Yazımı bu kez tıpkı onun gibi sonlandırmak istiyorum. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE, Allah’a emanet.