1919-2020 O gün de şubat ayı, bugünde şubat ayı fark ne?
100 yıl önce bugün Maraş’lı “Düşman evimi yakacak, malımı ve canımı alacak, ben bunu düşmana bırakmam diyerek, kendi evini ateşe verdiği gibi, evde bulunan tüm yiyecekleri de yakarak düşmana vermemişti.
Düşman Fransız, yandaşları Ermeni ve gayri Müslümler, Maraşlının önünde ise iki yol var, düşman işkence yaparak öldürecek, sıraya dizip kurşuna dizecek her halde ölüm kapıda bekliyor.
Maraşlı ise öyle de olsa öleceğim, böyle de olsa öleceğim, bari birkaç kefereyi öldürerek aslanlar gibi ölürüm diyerek, Kazma, Kürek, Balta, Kılıç ile düşmanın üzerine bir şahin gibi atlayarak can verdi, can aldı, sonunda Maraş’ı kurtararak Şanlı Maraş yaptı, Kahraman Maraş yaptı.
O gün Şubat ayı idi. Bugünde Şubat ayı
Ha 100 yıl önce, ha 100 yıl sonra ne fark eder.
Suriye girdik, geri çıkarsak: Hatay, Kilis, Gaziantep, Urfa, Mardin elden çıkar.
Dün olduğu gibi bugün de bu illerimize ilçelerimize köylerimize bombalar yağar, sivil halkımız ölür.
Bugüne kadar 3 Milyon kişi 9 yılda gözünü kırpmadan öldüren Zalim Esat, Bizim insanımıza asla acımaz.
Şubat ayı başı kara geldi. 100 yıl önceki gibi ilk gün 8 şehit verdik, dün 5 şehit verdik, Gazilerimiz var.
Bu aşamadan sonra geri dönüş yok, 100 yıl önce Maraşlının yaptığını bugün Suriye de TSK yaparak başını kaldıran Esat güçlerinin başını ezmesi gerekiyor.
Hani bazıları diyor ya Suriye de ne işimiz vardı diye.
Biz Suriye girmesek Suriye sınırın olan 911 km. alan da bulunan şehir, köy, ilçelerimizde bugün hayat ve yaşama hakkı kalmazdı.
Bize Suriye de ne işimiz var diyenler: ABD, Rusya, İran ve Çin ne işi var demiyor.
AB ülkelerinden gelen teröristlerin ne işi var demiyorlar.
İl ve ilçelerimize köylerimize roket atarken, bunların Suriye de ne işi var demiyoruz.
Neyse bu tartışma bugün yersiz olur.
Benim dedelerim 100 yıl önce ölmek, öldürmek, evimdeki yiyecekleri düşmana verme, ya da evimi yakarak yok etme.
Bu sınavla baş başa kaldığı gün benim dedem: “ Evimi içindeki yiyeceklerle yakarım, düşmana bir kırık vermem, düşmanın beni öldürmesini beklemektense, ben çarpışarak vatanımı savunarak ölürüm, bu arada hiç olmazsa birkaç kefere öldürürüm, Allah – u Ekber diyerek düşmanın üzerine bir şahin gibi atlamış. 22 gün 22 gece devam eden o savaş sonunda 11 Şubat 1920 günü zaferi kazanarak 12 Şubat günü kurtuluş bayramını yapmıştır.
1984 yılında PKK’yı kuran ABD – CIA destekçisi AB ülkeleri, hamisi Katil Esat Suriye Beka Vadisinde, Kürt halkını kullanarak topladığı gençleri eğiterek, Türkiye üzerine salmış 1984-2020 ‘ye kadar 46 bin şehit verdik, bir bu kadar gencimizi dağlarda yok ettik, bu savaş bugün başlamadı.
Terörist başını bize asmamak şartı ile verdiler: Boğa gibi İmralı da besliyoruz, onun ikinci nesil dediğimiz çocukları ile Suriye de savaşıyoruz.
İkinci Nesil terörist: Annesi, babası belli olmayan, kaçırılan kız çocuklarına tecavüz edilerek ortaya çıkan çocuklar bugün terörist olarak bize silah sıkıyor bunu da biliyor musunuz?
Suriye de biz Esat ve ordusu ile savuşamıyoruz, karşımızda Rusya var, ABD var, AB ülkeleri var, Teröristlere silah veren ülkeler var, Mehmetçik ise tek başına orada, bugün 100 yıl öncesi ile bugünün bir birinden farkı yok.
Barış masası diye bir şey kalmadı, bana göre kimse ile konuşmaya da gerek yok, Mehmetçik kendisine 30 km. yaklaşanın kafasına SİAH ile bombaları indirerek alanda hakimiyetini kurmak zorunda.
Geri çekilmek yok, tek yol var, ya ölüm, ya zafer, ölürsek şehit oluruz, yaralanırsak gazi bu sebeple artık taarruz zamanı diyorum. Bize Zafer Bayramı yakışır.
İyi günler…