Elbette bu mesleğe 50 yılını vermiş, bir gazeteci. Dile kolay yarım asır. Engin tecrübeleri onu yanıltmıyor.
Her gün iki köşe yazısı mutlaka yazar. İki eli kanda da olsa köşe yazılarını mutlaka okurun karşına çıkarır. Her gün iki yazı yazmakta her babayiğidin harcı değil.
Okurları “bu gün Fiskeci ne yazmış” diye mutlaka bakarlar. Değişik bir üslubu vardır. O’nun yazılarını okurken insanın yüzünde bir tebessüm hasıl olur. Eleştirirken asla hakaret etmez. Haksız olduğu ya da yanıldığı konularda özür dilmeyi bilir, hatasını ilk fırsatta telafi eder. Dostluğuna doyum olmaz. Kin gütmez.
Benim sizlere O’nu anlatmama gerek yok. Arkadaşım, dostum, üstadım, kısacası çok sevdiğim abim.
Her gün iki yazı yazdığı yetmiyormuş gibi bir de Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan hükümeti kurma görevini yüklemiş kendisine. (Ben O’nun yalancısıyım. Köşesinde bile yazdı.)
Kendisine hükümeti kurma görevi verildiği için doğal olarak başbakan oldu. Sağ olsun beni de Başbakan yardımcısı yapmış. Göreve layık olmaya çalışacağım. Ancak bu hükümetin ömrü ne kadar olur bilemem.
Geçtiğimiz günlerde hem güldüren hem düşündüren “Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan tarafından hükümeti kurma görevi bana verilince…” başlıklı yazısı ile okurun karşısına çıkan Sayın Mehmet Fiskeci Abimi, bana verdiği görevden dolayı teşekkür etmek için aradım.
Yine “Benim adım Mehmet Fiskeci, onlar hükümeti kurmazsa ben kurarım” dedi.
Anladık, abi adın Mehmet Fiskeci! Saygı ile ellerinden öpüyorum. Ama siyaset sana göre, bana göre değil.
Hem siyasetle uğraşırsan, okurlarını ihmal edersin. Bizler her gün yazılarını okumaya alıştık. Sen siyasetle uğraşırsan memleketin sorunları dilsiz kalır. Lütfen yapma.
İşin esprisi bir yana. Bu gün kafama esti Mehmet Abime bir yazı yazayım dedim. Ama öyle bir üstada yazı yazmak zor.
Kendisini çok seviyoruz. Az önce de söylediğim gibi bu meslekte saygı duyduğum, sevdiğim, değer verdiğim abilerimden. Mesleğin duayenlerinden.
Allah kendisine sağlıklı sıhhatli uzun ömürler versin.
Saygılarımla, ellerinden öpüyorum abi.