Şunu herkesin, öncelikle bilmesi gerekiyor. Kahramanmaraş’ta yaşayan ya da Kahramanmaraş’taki kurumlar ya da bu kurumları yöneten insanlarla ilgili hiçbir zaman olumsuz bir ön yargım olmadı. Olması da mümkün değil! ** Konum, Rektör Prof. Dr. Durmuş Deveci. Kahramanmaraş’ta bir tane üniversite olduğu için bir tane de rektör var. Milli Mücadelemizin sembol ismi Sütçü İmam’ın adını taşıyan üniversitemiz; 11 Temmuz 1992 tarih ve 21281 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 3837 sayılı yasa ile kuruldu. Üniversitemizin bugüne kadar 5’nci rektörü olarak görev yapıyor, Deveci… Kendisinden önce 4 rektör görev yaptı: Prof. Dr. Yusuf Vanlı, Prof. Dr. Osman Tekinel, Prof. Dr. Nafi Baytorun, Prof. Dr. Mehmet Fatih Karaaslan. Vanlı, kurucu rektör olarak 1 dönem görev yaptı. Tekinel ve Baytorun 2’şer dönem ve Karaaslan da 1 dönem görev üstlendi. Şimdi de bu koltukta Deveci oturuyor. 2’nci dönem görev alır mı, almaz mı onu da zaman gösterecek. ** Rektörlük, il protokolünde önlerde yer alır. Kahramanmaraş protokolü, Kahramanmaraş Valiliği’nin internet sitesindeki bilgilere göre; 392 kişiden oluşuyor. İlk sırada, Kültür ve Turizm Bakanımız Mahir Ünal bulunuyor, son sırada ise İTÜ Mezunları Derneği E.Başkanı Hasan Sukuti Kılınçkıran yer alıyor. Bakan Ünal’ın Kahramanmaraş’ta bulunmadığı durumlarda ise ilk sırada Vali Mustafa Hakan Güvençer var. Rektör ise, protokolde 16’ncı sırada… Eğer, bakan ve milletvekilleri protokole katılmazlar ise bu takdirde rektör 8’nci sırada yer alır. ** Derdimiz rektörün protokol sırası değil elbette… Kaçıncı sırada yer aldığı da, bizim için önemli değildir. Aslolan makamın değerinin verilip verilmediğidir. Rektör Deveci ile bir hukukum yok. İsmini ilk kez, rektör adayı olduğunda duydum. İlk kez de, rektör seçildikten sonraki devir teslim töreninde gördüm kendisini. Sonrasında ise bir grup gazeteci ile ‘hayırlı olsun’a gidip, ardından da bir kez ‘basın günü’ programına katıldım. Gazeteci Mehmet Fiskeci’nin deyimi ile ‘iki şor, üç henek’ etmişliğim de yok. Yani bir alıp-veremediğimin olması da söz konusu değildir.
**
Yine Haber’den önce görev yaptığım ve yayınını 1 Eylül 2015 tarihi itibari ile sonlandıran Memleket Gazetesi’nde sorumlu müdür iken birkaç kez haberini yaptım. Eleştirel haberlerdi. Ki, bu haberler köşe yazısı niteliğindeydi ve bazı internet sitelerinde de yer aldı. Boş gezdiğimiz günlerde de yine bir iki yazımız, internet sitelerinde yayımlandı. Yine Haber’de göreve başladıktan sonra da yine haberlerimiz eleştirel anlamda çıktı. Bu yazıların çıkmasının ardından kimi çevreler; edepsiz ve hayasız yakıştırmalar yapmaya başladı. Sanki, ben rektörün düşmanıymışım gibi havalar estiriyorlar. Ben kimsenin düşmanı değilim; rektörün de düşmanı değilim. Derdim, üniversitemizin hak ettiği şekilde yönetilmesidir ve halkımızın her yönüyle gelişmesine katkı yapmasıdır. Yapıyor mu, tartışılır. ** Şimdi şunu sorabilirsiniz: “Bu kadar eleştiri yapıyorsunuz da, rektörün takdir edilecek çalışmaları yok mu?” Elbette var. Yaptıklarını görmezden gelmek insafsızlık olur. Anne-babasının adına, bir hayrat çeşmesi yaptırdı. Diş hekimliği fakültesini şehrimize kazandırdığını söylüyor. Bu konuyu şöyle irdeleyelim isterseniz: KSÜ Senatosu 8 Ocak 2014 tarihinde bünyesinde diş hekimliği fakültesi kurulması için karar aldı. Senato bu kararı 13 Ocak 2014 tarih ve 2014/1 sayılı kararı ile YÖK’e gönderdi. YÖK genel kurulu, senatonun bu kararını 15 Ekim 2014 tarihli toplantısında onayladı. Bu onaylama kararı, resmi yazı ile Milli Eğitim Bakanlığına bildirildi. Rektör Deveci ise, 18 Kasım 2014 tarihinde atandı. Yani, süreç farklı; Deveci’nin söyledikleri farklıdır. Deveci’ye düşen bu kararı, hayata geçirmek olacaktır.
**
Deveci, göreve başladığı günden bu yana gerek şahsı ve gerekse üniversite ile ilgili çıkan yazıları bir türlü muhatap alıp, cevap verme lütfunda bulunmuyor. Bu da, elbette üniversitemize zarar veriyor. Biz olumsuzlukları gündeme getirmekle mükellefiz, olumlu yönlerini de yeri geldiğinde ‘takdir’ ederiz elbette… Rektör görevi Karaaslan’dan devraldığı törende ‘üniversitenin mührünü havaya kaldırarak’ bir gurur gösterisi yapmıştı. Kendince haklı olabilir. Salondaki akademisyenlere karşı “Size rağmen rektör benim, işte mühür” endamını takınırken, aslında bize göre de hoş olmayan bir fotoğraf sergilemişti. Yine, genç gazeteci kardeşim Mesut Tuğrul’un köşesine taşıdıkları var, geçmişte: “Halkın menfaatlerini korumak ve mağduriyetlerini gidermek için uğraş veren Ak Partinin bir ilçe başkanı Rektör Bey’e ricada bulunarak bir personelin mağduriyetinin giderilmesi için yer değişikliği talebinde bulunuyor. Rektör Deveci ‘bu yer değişikliğini gerçekleştiremem. Gerekirse istifa ederim yine gerçekleştirmem’ diyor. Kendisinin ilkelerine göre doğru olabilir, fakat iktidarın bir ilçe başkanına takındığı tavır düşündürücü. Sonra; KMTSO’nun meclis toplantısına katılıyor, kent ekonomisinin temel taşlarını oluşturan ve en çok ihtiyaç duyacağı işadamlarına yönelik, ‘siz beni desteklemediniz, ben yine de rektör oldum’ diyerek iş adamlarına mesaj gönderiyor. Deveci’nin kendisine destek vermeyenlere takındığı tutum burada da ortaya çıkıyor. Daha sonra MHP’li iki ilçe başkanı Rektör Deveci’ye hayırlı olsun ziyaretinde bulunuyor. MHP’li iki ilçe başkanı başlıyor Ak Partinin icraatlarını eleştirmeye. Rektör Deveci hemen devreye giriyor; ‘siz nasıl Ak Partinin İlçe Başkanlarısınız, nasıl olurda partinizi eleştirebilirsiniz’ hemen ilçe başkanları cüzdanlarından kartvizitleri çıkartarak ‘Sayın Rektör biz MHP’nin ilçe başkanlarıyız’ diyor. Rektör ne diyeceğini şaşırıyor, protokolü tanımayan Rektörümüz ofsayda düşmeye devam ediyor.” ** Şimdi sorarım size: Onlarca soru cevapsız kalırken, Kamuoyu o soruların cevabını beklerken, Rektör Deveci, yukarıda yazdığımız hoş olmadığını düşündüğümüz eylemlerde bulunurken eleştirdiğimiz için suçlu muyuz? Haaa… Bir de, son birkaç gündür üniversitede karşıt görüşlü öğrenciler arasında yaşanan gerginlikte rektörün rolü nedir? Düşünebiliyor musunuz? Olay var, polis müdahale edecek; ama, rektör, polise ‘karışmayın’ demiş. Polis te, ‘karışmayalım da, birbirlerini mi kırsınlar’ mealindeki sözleri kullanmış. Vay be… Ne rektörmüş ama…