Milli Eğitim Bakanlığı nereye  gidiyor ’a?  Ayırdım, bu yazımı. Her dönemin en tartışmalı bakanlıklarından biri olageldi Milli Eğitim Bakanlığı. Şimdi de öyle. Milli  bir politika olarak yer almadı Mili Eğitim politikası. Gelen her iktidar Türk Milli  Eğitim Sistemini  Düzenleyen Genel   Esaslar  üzerinde, kendi  politik  düşüncesine  yakın düzenlemeler yaptı…

AK Parti iktidarında özellikle  “yeşil ışık yakıldı, hemşerimiz Mehmet Sağlam ‘ın Milli Eğitim Bakanlığı için adı geçti hep ama olmadı, yapılmadı, es geçildi? AK Parti iktidarına yüzde 70’in üzerinde oy veren Kahramanmaraşlılara reva göründü, bir bakanlık…

Sayın Başbakan, özellikle yakın çevresini tercih etti. önemli bakanlıklar için…

Mesela; Ömer Dinçer’de olduğu gibi…

Evet gelelim şimdi sayın Dinçer’e “geçmişi, geleceğine yansıma yapacak mı? bakıldığında” Bakanlık koltuğuna oturması ve yeni eğitim yılına hızlı bir başlangıç yapmasıyla bazı kesimlerde, “Milli Eğitim nereye götürülüyor?” sorusu sıkça soruluyor. Neden çünkü sağlam ellerde değil de ondandır…

Atılan en basit, en ufak adımdan derin anlamlar çıkarılıp, eğitimin milli karakteri, Türkiye  Cumhuriyetinin temel ilkeleri aşındırılıyor mu, aşındırılmıyor mu, üzerine analizler yapılıyor bu günlerde.

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in yapmaya çalıştığı, eğitim, öğretim ve özellikle de öğretmen kalitesinin yükseltilmesi, sistemdeki temel sorun noktalarının çözümüne dönük hazırlıkları hayata geçirmesi gerekmez mi?

Aslında Çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle Milli Eğitim Bakanlığı’nın organizasyon yapısında köklü bazı düzenlemeler yapılıyor.

Yapılan bu düzenlemeler ve kısa dönemde yapılması planlananlar yeni bir “reform” diye adlandırılabilir mi?  Sormak isteriz.

“Reform zihniyette olur, araçlarda, stratejide olur. Ben bugüne kadar yaptıklarınızı reform diye adlandırmıyorum.

Peki milli eğitim sisteminin köklü bir reforma ihtiyacı yok mu?

Bu ihtiyacın olduğu öteden beri söyleniyor, tartışılıyor. Ama bu çok da kolay bir iş değil. Her yöne çekilebilecek, hatta rejim sorunu haline bile dönüştürülebilecek nazik konular var.

Reform gerekmiyor mu?

Elbette gerekiyor.

Örneğin Dinçer’in dile getirdiği öğretmen niteliğinin yükseltilmesi için yapılması gerekenler ciddi bir reform hamlesi olarak değerlendirilebilir. Bu noktada acaba eğitim fakülteleri kapatılıp, öğretmen olabilmek için 4 yıllık yükseköğretim programının üzerine iki yıllık pedagojik lisansüstü eğitim koşulu mu getirilecek?

Bu formülün önümüzdeki günlerde tartışmaya açılabileceği anlaşılıyor.

Tabii ki reform deyince akla hemen gelen bir başka soru şu:

İlk ve ortaöğretimde müfredatta köklü değişiklik yapılabilecek mi?

İlk öğretim sisteminde 4+4+4  teklifini hazırlayan ve  Meclis Milli Eğitim komisyonundan da geçirilmesini sağlayan  Milli eğitim Bakanı Ömer Dinçer,’in ne yapmak istediği açıkça anlaşılıyor ki eğitim sisteminde bir geriye doğru gidişin yolu açılıyor…