Türkiye’nin gerçek gündeminde başta; içeride terör ve Kürt meselesi, dışarıda ise; Şam yönetimi Rus yapımı SCUD  füzelerini   bize çevirdi. Suriye sorunu olmak üzere acil çözüm bekleyen “acil meseleler varken, birde dersim” polemiği patladı.

AK Parti ile Cumhuriyet Halk Partisi arasında başlayan “dersim” tartışması. Tutuklu milletvekilleri, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile ilgili tartışmalar var.
Ama siyasetin görünürdeki bir numaralı önceliği yeni bir anayasa...

Bugün adeta toplum üzerinde “yeni anayasa yapılacak bütün dertler bitecek” havası hakim.

01. Ekim. 2011 Cumartesi günü TBMM’nin 24.yasama yılının 2.döneminin açılışında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Genel Kurul’da bir konuşma yapmıştı. Gül, bir saate yakın süren konuşmasında Yeni Anayasa’dan terörle mücadeleye, ekonomiden AB ile ilişkilere kadar birçok konuya değinmişti. Gül, Özellikle Yeni Anayasa sürecinin korku, endişe ve kısır tartışmalarla heba edilmemesi gerektiğini belirtmişti, doğru olanda budur.

Gül, ayrıca milletvekillerine yönelik yaptığı konuşmasında “Aziz milletimiz siz değerli milletvekillerimize uzun süredir özlemini duyduğu, 1921 ve 1924 anayasalarından beri ilk defa millet iradesine dayanan bir anayasa yapma mesuliyeti ve şerefini tevdi etmiştir...” diyerek güzel bir vurgu yapmıştı…

Hatta toplumsal ve siyasal uzlaşmaya dayalı biçimde hazırlanması tavsiyesinde bulunduğu yeni anayasa konusunda bir temel çerçeve de çizmişti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül.

Yeni anayasa için en önemli unsur “uzlaşma”nın nasıl sağlanabileceğiydi. Geleneksel olarak kavgalı ve gerilimli bir karaktere sahip Türk siyasetinin uzlaşıyı nasıl sağlayabileceği önemliydi.

Partiler arası uzlaşmanın sağlanmasında sorun çıkmadı, başlangıç da ama şimdi sorun çıkacak gibi nedeni de  Demokratik Toplum Partisi (BDP) tutarsızlığı. Bazı olayları gerekçe göstererek bu komisyondan çekilmek. “perşembenin  gelişi, çarşambadan belli” BDP ’nin istediği de bu değil midir? Bunlar yasa içi değil, yasa dışı işlere alışmışlar böyle devam edeceklerdir. Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in girişimleriyle her partinin verdiği üçer üyeden oluşan 12 kişilik uzlaşma komisyonu ilk toplantısını geçtiğimiz günlerde yapmıştı.

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Yeni Anayasanın hazırlanma sürecinde katkı  sağlayacak herkese çağrıda bulundu. Çiçek, Özellikle üniversitelere seslendi ve “katkılarınızı” bekliyoruz dedi.

Yapılan ilk toplantıda kuşkusuz işin esasına girilmişti. Cemil Çiçek’in başkanlık ettiği bu ilk toplantıda komisyonun çalışma usul ve esasları konular ele alınmıştı.
Şimdilik TBMM’de grubu bulunan BDP’nin dışındaki partiler uzlaşma görüntüsünü bozmamaya azami özen gösteriyorlar. AK Parti, CHP ve MHP  siciline “uzlaşmaz” damgası yemek istemiyor, ama?

Görüntüye bakılırsa yeni anayasa bu uzlaşma ortamı içerisinde kavgasız, gürültüsüz yapılabilecek gibi mi? Bence BDP oyun bozanlık yapacaktır. Neden mi; Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın dışına çıkmak istiyor da ondadır. İmralı ve Kandil ekseninde siyaset yaptıkları açıkça ortada değil midir?

Ve Başbakan Tayyip Erdoğan da muhtemelen bu uzlaşma havası bozulmadan çalışmaların hızlandırılmasını ve yeni anayasanın 9 ay içinde tamamlanmasını arzu ediyor, ama BDP bu oluşuma katkı sağlamak yerine, İmralı ve kandilin ağzına bakacaktır…
Bazıları bu 9 aylık süreyi kısa buluyorlar ama aslında uzun bile. Eğer görüntüdeki uzlaşma içselleştirilebilirse, gerçeğe dönüşürse ve bütün siyasi partiler samimi olarak bu işe sarılırsa, yeni anayasa çalışması değil kısa zamanda bile sonuçlandırılabilir.

Çünkü bütün siyasi partilerin zaten anayasa konusunda belli bir hazırlığı var.

Partilerin genel yaklaşımları da aşağı yukarı birbirine benziyor. Her parti yeni anayasanın daha demokratik ve özgürlükçü olmasını istiyor. Temel hak ve özgürlüklerin önündeki engellerin, kısıtlamaların kaldırılmasını istiyor. Daha kısa ve daha net bir anayasa konusunda da fikir birliği var.
O zaman hiçbir sorun olmayacak gibi gözüküyor. Ama acaba öyle mi olacak?

Hayır, öyle olmayacak. İşin esasına girildiğinde ciddi sıkıntılar çıkabileceğini de herkes biliyor.

Laiklik tanımının yeniden yapılmasında, millet tanımında, BDP’nin önerdiği demokratik özerklik ve anadilde eğitim konularında çıkacak anlaşmazlıkların nasıl çözüme kavuşturulabileceği meçhul.
Ayrıca muhalefetin AKP konusunda hala ciddi kuşkuları var. Meclis çoğunluğuna dayanarak temel ve kritik maddeleri istediği gibi dikte etmeye kalkacak mı iktidar partisi? Örneğin yargı ile ilgili düzenlemeler konusunda muhalefetin taleplerine ne diyecek? Ya da BDP’nin kritik talepleri nasıl karşılanacak?

Bu konularda muhalefette ciddi kuşkular var. Ama uzlaşma bozulmasın diye en azından şimdilik bunlar yüksek sesle konuşulmuyor.

AKP’nin istediği düzenlemeyi referandumu göze alarak Meclis’ten çıkarabileceğini tahmin ediyor muhalefet. Çünkü bugün her ne kadar milletvekili sayısı 330 olmasa da ilerleyen aylarda muhalefetten gelecek transferlerle bu sayının üstüne çıkabileceğini öngörüyorlar iktidar partisinin.
Uzlaşma uzmanı Cemil Çiçek’in işi kolay değil. Çünkü bugünkü görünür uzlaşma havası her an bozulabilir, kanaat’i var bendede…

Uzlaşma havası bozulmamalıdır. Bozulursa AK Parti’nin “B” planı işlemeye başlar ki buda çok iyi sonuç doğurmaz. Bu nedenle bu görünür uzlaşma komisyonu bozulmamalı…

KÜSTAHLAR…

Barzani ve Talabani’ye bakar mısınız? Türk pasaport ile Avrupa ülkelerine gidip, geldiler. Türkiye Cumhuriyet hükümetleri tarafından adam yerine kondular. Peşmerge  bozuntuları, şimdide; Türkiye’de  hazırlanan  yeni  bir anayasada PKK’nın söz sahibi olması yönünde görüş bildirmesi. Terör örgütünün iki isteği varmış, bu istekleri olursa, hem dağdan inecekler, hem de silah bırakacaklarmış.  

Birinci istekleri, Yeni anayasada ”Türk” kelimesinin olmamsı, ikinci istekleri de genel af çıkarılarak tutuklu bulunan militanların serbest bırakılmasın sağlanması”? Nimetsiz, nankörler ve küstahlar… Türk Ulusuna saygılı olun…

[email protected]