Gel de düşünme artık.
Zaten iki tel saçım kalmış başımda, onu da düşünerek mi düşüreceğim?
“Mehmet Fiskeci bile düşünmüyorsa bu konuları, ben niye düşüneyim?” diyemiyorum da.
Ne yapayım?
**
Cumartesi günü Orman ve Su İşleri Bakanımız Sayın Veysel Eroğlu, Kahramanmaraş’a gelmişlerdi.
Özel bir toplantı için Ankara’da olduğumdan izleyemedim.
Çok şey kaybettiğimi düşünmüyorum, izleyemediğim için sayın Eroğlu’nu.
45 projeyi sunmuş bizim için, Mesut Tuğrul kardeşim de 46 olsun diye ayrı bir proje sunmuş.
Maşallahımız var, inşallah bu projeler gerçekleşirse.
Bu konuyu ayrıca irdeleyeceğiz.
45 proje mi, 3-5 proje mi?
**
Önceki gün de Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanımızı Sayın Binali Yıldırım, Kahramanmaraş’a teşrif ettiler.
Kahramanmaraş-Göksun Tünelleri ve Viyadüklerinin temel atma törenine katıldılar ve bizzat çalışmaları başlattılar.
Hayırlı uğurlu olsun.
İnşallah söylenen sürede tamamlanır da, artık bizlerde Göksun üzerinden Başkent’e giderken 20-25 dakika daha erken gideriz.
Yani Ankara’yı otobüsle 8 saatten, 7 saat 30 dakikaya düşürürüz.
**
Önceki gün Kurucaova’da düzenlenen törendeydim.
Gazeteciler Cemiyeti başkanımız Abid Vanlı ile oturup, protokol tribününden töreni izledim.
Nasıl olsa Zeki Demir fotoğraf çekiyordu, ajanslar da haberi geçerdi.
“Bari ben de ayrıntıya bakayım” dedim.
Bakanımız, Valimiz, TBMM Başkanvekilimiz, milletvekillerimiz, belediye başkanımız, Karayolları Genel Müdürümüz ve yerel askeri erkan hariç bilumum zevat ordaydı.
Kahramanmaraş’tan giden siyasetçiler, bürokratlar, muhtarlar… Göksun’dan gelen misafirler… Kurucaovalılar, Tekirliler, civar köylerden gelenler…
Hatta öyle ilginç görüntüler vardı ki, dağın yamaçlarından insanlar tören alınana akıyordu.
Tıpkı bir su gibi…
**
Tören başladı, konuşmalara geçildi.
Önce Karayolları Genel Müdürümüz Mehmet Cahit Turhan konuştu.
Ardından milletvekilimiz Mehmet Yıldırım Ramazanoğlu çıktı kürsüye.
Sonrasında Sıtkı Abimiz (o da milletin vekili ama biz hep abi diyoruz) konuştu.
Sırasıyla Nevzat Pakdil ve Mehmet Sağlam da milletin vekili olarak çıktılar kürsüye ve konuştular.
Valimiz Şükrü Kocatepe konuşmadı.
Ve finalde Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım aldı mikrofonu.
**
Konuşmalar sırasında dikkatimi çeken iki konu oldu:
Birincisi, tünel sayısının kaç olduğunu bilemedik.
Çünkü genel müdür “4” dedi, vekil “5” dedi, bakan “3” dedi.
Yanımda duran Abid Vanlı’ya sordum:
“Yahu başkan, tünelin sayısı kaç? 3 mü, 4 mü, 5 mi?”
El cevap:
“Ulan dur ede ya, kafamı karıştırma… Ben de şaşırdım. Sahiden 3 mü, 4 mü, 5 mi?”
**
İkincisi, bölünmüş yol meselesi:
Bakanımız “Biz iktidara geldiğimizde Maraş’ta 37 kilometre bölünmüş yol vardı, biz üstüne kaç kilometre yaptık biliyor musunuz?” diye sordu.
Abid Vanlı’ya “Ede Maraş’a bölünmüş yol zaten kaç kilometre ki?” diye sormaya fırsat bulamadan cemiyet başkanımız bana baktı: “Sence kaç kilometre?” diye sordu.
Bakanımız tekrarladı.
“Söyleyin söyleyin, biz üstüne kaç kilometre yaptık biliyor musunuz?”
Köylüler, törene katılan siyasiler birer ikişer rakam söylemeye başladılar.
Ama bakanımız şunu söyledi:
“Biz tam 281 kilometre bölünmüş yol yaptık Maraş’a!”
Haydaaa…
**
Törenin sonunda tüneller için temel atışı yapıldı.
Havai fişekler patlatıldı.
Ve sonunda tören bitti.
Herkes mutluydu: Özellikle Mehmet Sağlam ve Nevzat Pakdil, bölge milletvekili olarak en mutlu anlarını yaşadılar.
Dönüşte Bakanımız ve beraberindekiler, Dereli Köyündeki şehit ailesini ziyaret ederek başsağlığı dileğinde bulundular.
Ancak biz (gazeteciler), bir petrol istasyonunda ajans muhabiri arkadaşlarımızın haberlerini ajanslarına geçme telaşına kapıldık.
Akşam 5’te Maraş’ta olmamız gerekirken, taa saat 7’de geldik.
Canları sağolsun meslektaşlarımın, onlar için değil 2 saat, 24 saat ve daha fazlası feda olsun.
Kuzucuklarım yeter ki haberi yazsınlar.
**
Dönüş sırasında kuzey ilçelerimizden sorumlu gazeteci abimiz Mehmet Taş’a sordum:
“Abi ya, içimizde Maraş’ın her yanını en çok gezen sensin. Bakanımızın söylediği 281 kilometre bölünmüş yol nerelerde?”
Mehmet Taş, döndü:
“Valla ben 37 kilometreyi bulamadım ki, 281 kilometreyi bileyim.”
“Abi sen bilmezsen biz nasıl bilelim…”
“Ya iki gözüm, gene muhalefete başladın. Dön önüne de yolumuza devam edelim. Hem sen Kahramanmaraşspor’u anlat bize…”
DHA Muhabiri Lüfti Yıkan söze girdi:
“Yok Memmet abi, Maraşspor’u anlatmasın. Rahmetli Osman Abimin zamanında fıkra anlatırdı. Şimdi de anlatsın…”
Eh maden istek var, ben de bir fıkra anlatırım.
İsteği geri çevirmek, reytingimi düşürür müşürür de!
**
Adamın biri yolda bir çocuk görmüş.
Adını sormuş.
Çocuk tam adını söyleyecekken “Dur Dur” demiş adam:
“Ben tahmin edeyim senin adını. Sen sadece baş harfini söyle.”
Çocuk
"Y" demiş, adam başlamış saymaya.
- Yunus!
- Hayır!
- Yakup!
- Hayır, hayır!
- Yusuf!
- Hayır, hayır, hayır!
Adam sinirlenmiş. Bu kez başlamış kız isimlerini saymaya.
- Yeliz!
- Hayır!
- Yeşim!
- Hayır, hayır!
- Yaren!
- Hayır, hayır, hayır!
Adam en sonunda dayanamamış ve:
- Ne ulan senin ismin! Demiş çocuğa. Çocuk, ürkerek cevap vermiş:
- Yamazan emmi Yamazan!