Kuşkusuz yerel seçimlerde de genel seçimlerde de bize hizmet edeceğine inandığımız kişilere oy kullanmak için sandık başına gideriz.

Adaylar seçildikten sonra ceplerini doldursun, servetlerine servet katsın, saltanat sürsün diye değil, sadece hizmet edeceğine inandığımız kişi ya da kişilerden yana tercihimizi kullanırız.

Adaylarda zaten hizmet vaadiyle seçmenin karşısına çıkar, projelerini açıklar, destek ister.

Ancaaak!

Seçilen belediye başkanlarından biri, güç zehirlenmesine kapıldı. Halka verdiği vaatleri unutup, kendisini oraya getirenleri tanımaz hale geldi.

Hizmet etme aşkıyla geldiği makamı kendi ve hısım akrabalarının, menfaati için kullanmaya başladı. Hatta sırlarına vakıf olan, kendisine aba altından sopa gösteren, yani şantajcı dediğimiz tiplere de sus payı vererek işleri yoluna koyduğunu zannediyor.

(Bizzat bana anlattığı, şikâyet ettiği kişiler. Merak ediyorum, ne oldu da bal kaymak olundu?)

Hal bu ki;  gizlediklerini sandıkları gerçekler ayyuka çıktı. Vatandaş, iki dönem belediye başkanlığı yaptığı için tecrübeli gördüğü, üstelik “okumuş, kültür sahibi adam” diyerek, ilçeye iyi hizmet eder düşüncesi ile ve bir de Recep Tayyip Erdoğan hatırına tekrar belediye başkanı seçtiği kişiye verdiği oydan pişman hale geldi. 

Neden mi?

Seçim öncesi verdiği vaatleri unutup, kendi konforunu düşünmüş.

Emekli öz abisini, hatırı sayılır bir maaş ile belediyeye ait kum ocağı işletmesinin başına getirmiş.

Akrabasına ihalesiz iş verip, öyle ihya etmiş ki; o akrabası, çalıştığı özel şirketten ayrılıp, kendi şirketini kurmuş.

Hatta duyunca çok şaşırdım, geçen dönem belediye başkanlığı süresinde yaptırdığı şaibeli yayla evinde, eşine ve eşinin arkadaşlarına belediye personeline hizmet ettirmiş.  Belediye personeli başkanın eşinin hizmetkârı mı? Belediye personeli özel hizmetkâr değildir, lazımsa evinize hizmet edecek işçi alırsınız, parasını da cebinizden ödersiniz? Devletin imkânlarını hiç kimse şahsi işine kullanamaz.

Kendisi lüks içinde yaşarken, sorulduğunda ise; “Belediye çok zor durumda, personelin bile maaşını zor ödüyoruz. Ödenek yetmiyor. Belediyeyi borç batağı ile devraldık. Hep yolsuzluk yapılmış. Büyükşehir belediyesi kendi yapması gereken işleri bize yüklüyor şeklinde bahaneler sıralanıveriyor.

Velhasıl yine olan vatandaşa oldu.

Vatandaş “emaneti işin ehline verdik” derken, yanlış adaya güvendiğinin kısa zamanda farkına vardı. Heba olan 5 yıl. Bunun vebalini nasıl vereceksiniz?

Hatırlatırım, makamlar gelip geçicidir.

Sayın başkan, o koltuğu sizde, sizden öncekiler gibi yarın bir gün başkasına bırakacak, sıradan vatandaş olacaksınız.

Önemli olan işte o zaman halkın içinde rahat ve alnı açık bir şekilde gezebilmektir. İnsanlar sizin görev süreniz dolduğunda, “Allah razı olsun, başkanımız ilçemize çok iyi hizmetler yaptı. Verdiği vaatlerin hepsini yerine getirdi” diyebilmeli.

Üstelik bu belediye başkanı ilerde milletvekili olmayı da düşünüyormuş. Bu yanlışlar devam ederse bu makamı da milletvekilliğini de rüyanızda görürsünüz.

Az önce de söylediğim gibi gerçekler gizlenemez. Bu gerçekler “yasaklarla, yoklukla ve yolsuzlukla mücadele edeceğiz” diyen parti büyüklerinin de dikkatinden kaçmaz.

Amacımız kimseye çamur atmak iftira etmek değil.

Yapılan iyi hizmetleri takdir edip, gururla halka duyurmak görevimizse, yapılan hataları da görmezden gelemeyiz.

Hiçbir makam kimsenin babasının çiftliği değil. Herkes sahip olduğu makamın sorumluluğunu bilerek, hizmet üretecek.

Halka verdiğiniz vaatleri yerine getirin. Devlet politikasıyla alınan hizmetlere sahip çıkarak, üst düzey siyasetçilerle poz verip açıklama yaparak, halkın gözünü boyayamazsınız. Bu halk hiçbir şeyi unutmaz. Halkın ahı da kimseyi iflah etmez.

Yanlışın neresinden dönerseniz kardır. Geç olmadan projelerinize yoğunlaşın, hayata geçirmeye başlayın. Bizde icraatları yazalım.

Yoksa bu serüven bitmez…