BİR kaç gün önce bir arkadaşımızın ofisinde bir grup arkadaşla oturup sohbet ediyoruz. Dışarıdan, mobil bir seçim aracından o kadar çirkin, boğuk ve adeta sarhoşluktan yeni uyanan bir adamın sesi gibiymişcesine bir propaganda anonsu yapılıyor ve o kadar kulakları tırmalıyor ki, daha hangi siyasi partinin olduğunu anlayamadığımız bu sese karşılık ortamda bulunan arkadaşlarımızdan biri, “Ben bu partiye oy vermeyeceğim!” dedi.

Öylesine kötü bir ses ki, adeta kulakları tırmalıyor. Ve son volüm açılan hoparlör sesi, sanırsınız bulunduğumuz odanın içinde gibi…

Balkona çıkıp baktığımızda, aracın bir İlçe Belediye Başkan Adayı’na ait bir araç olduğunu görüyoruz.

Çok eski model bir taşıma aracından bozma, hem aracı, hem anonsçusu estetikten uzak, itici bir manzara…

Elbette sadece “bir aracın ve anonsçusunun çevreye verdiği bu rahatsızlıktan ötürü oy verip vermeme kriteri oluşamaz” ancak kenti yönetmeye talip olan bir partinin adayının, üstelik hem de estetiğe ve çevreye daha fazla önem vermesi gereken bir adayın seçim malzemesi bu olunca ister istemez insanın aklına, “Bu kişi belediye teslim alırsa yönettiği kent kim bilir nasıl olur?” sorusu geliveriyor.

Bütün siyasi partilerin il başkanlarına buradan çağrıda bulunuyoruz!

İçinde bulunduğumuz çağ, artık insana ulaşım araçlarının en üst seviyeye çıktığı bir çağ…  Televizyon,  radyo,  internet haber siteleri ile birlikte sosyal medya aracılığıyla herkese ulaşmak artık çok daha kolay. Bu imkânların olmadığı zamanlarda çevre ve gürültü kirliliğine yol açan araçları kullanmak doğal karşılanıyordu. Ama artık bu yolla geniş halk kitlerine ulaşmak, anlamsızlaşmaya hatta tepki bile çekmeye başladı. Bunun için çağdaş iletişim araçlarına yönelinmeli, bu vasıtayla da çevre-gürültü kirliliğine izin verilmemelidir!

Lütfen insanları rahatsız etmeyin zira antipatik oluyorsunuz!

VALİLİĞİN BU İŞE GÜCÜ YETER Mİ?

GEÇTİĞİMİZ hafta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tüm Valiliklere “Seçim kirlilikleri” üzerine bir genelge yayınlandı.

Genelge özetle şöyle: “Açık hava toplantıları gibi organizasyonlarda, tertip heyetince, katılımcılara çevre duyarlılığı konusunda gerekli bilgilendirme ve açıklama anonslarının yapılması, mitinglerden sonra asılan afiş, bayrak gibi gereçlerin toplatılması, ortaya çıkan atık malzemelerin ambalaj atığı yönetim sistemi içinde toplanmasının sağlanması ve geri kazanımını sağlayacak şekilde tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Aday veya partilerin seçim merkez ve büroları dışında ve belediyelerin izin verdiği yerler haricinde afiş, poster ve flama asılmaması, yapıştırılmaması, kullanılacak afiş, poster gibi duvar ilanlarının, il ve ilçe seçim kurullarınca gösterilecek yerler dışında asılmaması, yapıştırılmaması gerekmektedir.

Mülk sahibinden izin alınmadan özel bina ve konutların, kamu binaları ile resmi dairelerin, tarihi, kültürel ve turistik binaların, okulların, mabetlerin duvarlarına, anıtlar, trafik levhaları, aydınlatma lamba ve direkleri ile parklardaki donatı ekipmanları ve şehir mobilyaları, yollar, cadde, sokak ve kaldırımlara afiş, poster ve flama asılmamalı, yapıştırılmamalıdır. Bu hususlara uymayanlar hakkında 5326 sayılı Kabahatler Kanunu uyarınca idari işlem yapılmalıdır.”

Genelgeyi illere gönderen Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanlığı…

Genelgeyi uygulaması gereken kurum, seçime katılan siyasi partiler…

Genelgeyi uygulatması gereken mercii Kahramanmaraş Valiliği…

Şimdi soruyorum!

Vatandaşın en ufak yanlışında başına çöken devlet, çevre yolunda bir km fazla hız haddini aştığı için cezayı arkasından yollayan devlet aynı devlet mi?

Eğer aynı devletse birine ceberut diğerine mülayim devlet olur mu?

Bakanlığın bu genelgesini de uygulatmaya, uymayanlara yaptırım yapmaya gücünüz yeter mi?