Bugün size bir hikaye anlatarak sözüme başlamak istiyorum:

    Buzdolabı ve elektrik olmadığı çağda : Domates, biber kısaca sebze ve meyveler ya sepete konarak kuyuya sallandırılırdı.. ki Mahalle de öyle her evde kuyu olmazdı , sadece bizim evde vardı.. bu sebeple kuyuya bazen 10 sepet birden sallandırılırdı.. yada akan suyun altına leğen altında konarak serin yerde muhafaza edilirdi..

    Yoğurt ekşimesin diye akan suyun içine satırla koyarlar, yada satırın ağızını kapatarak akan suyun altına konardı..

    Telli dolap bir lüks dü, her evde olmazdı.. bir defa telli dolap için evin ayazı olacaktı..

    Yemek kalanları ise : evin ayazında bulunan Telli Dolaplara konarak saklanırdı. Et alınırsa telli dolap da muhafaza edilirdi..

     Telli dolabın kapağı ya iple bağlanır yada başında beklenirdi.. iki ayaklı püsük ve 4 ayaklı püsükler şaka yapa bilirlerdi..

     Nenem damın süyüğüne oturur, telli dolaba püsük veya iki ayaklı püsük  ilişmesin diye bekler, eğer telli dolaba püsük yaklaşırsa hapa hapla koyunca püsüğü havada takla attırırdı..

     Neyse : Kırk yılın başında felekten bir gün çalalım diye : Adıyaman’a gidelim dedik..

     Hizmet güzel, Gerge kalyonunda gemi ile geziyoruz, keyfimiz yerinde Adıyaman Halfene ekibi oturmuş bir yandan çiğ köfte yoğururken, bir yandan da, Türkü söylüyor..

     Nemrudun Kızı Yandırdı Bizi

     Çarptı Sillesini Felek Misali

     Sil Yazımızı Kurtar Bizi

     Çarptı Sillesini Felek Misali

          Ocağım Söndü Nasıl Beladır

  Bırakıp Gitti Bu Ne Devrandır

  Dünya Gözümde Kerbeladır

  Allah'tan Bulasın   diyordu ki telefon çaldı..

bir de baktım ki Bizim Fatih hocam, Alo desem mi demesem mi diye önce biraz düşündüm..

    Sonra açtım: İbrahim hocamın bağındayız, Mercedes bijon var yetiş dedi.. dedi demesine de nasıl yetişeyim..

       Türkiye kendimizi kaptırmışız.. : Fatih hoca da bize Mercedes bijon’u diyerek sillesini vurdu..

     Bende hemen Nemrudun Kızı Türküsüne devam ettim..

     Çarptı Sillesini Felek Misali

     Sil Yazımızı Kurtar Bizi

     Çarptı Sillesini Felek Misali

     Ocağım Söndü Nasıl Beladır

      Bırakıp Gitti Bu Ne Devrandır

      Dünya Gözümde Kerbeladır

Dedim ve Fatih hocam dayanamadı: “Tamam senin Mercedes bijonlarını bizim evde muhafaza edeceğim geldiğimde takdim ederim dedi.. söz verdi..

     Adıyaman dan döndük, Fatih hocam başladı hikaye okumaya , Akedaş Fatih hocamın elektriğini kesmiş, oda buz dolabındaki malzeme bozulmasın diye Rahmetlik annesinden miras telli dolabı getirip balkona koymuş, bizim Mercedes bijonları içinde imiş onu da püsük alıp gitmiş..

     Rahmetlik nenem olsa o püsüğe bir hap hap fırlatırdı.. ama yok..

     Püsük bu yazımı okuyunca acı Mercedes bijonlarını geri getir mi bilemiyorum..

     Balıkçı bağırıyormuş: Canlı balık diye..

     Nenem camdan başını çıkararak oğlum tazemi ? diye sormuş..

     Balıkçı : Canlı dedik ye Anne !

     Nenem püsüğü haphapla vurarak hava da takla attıran nenem sözün altında kalır mı ? : “ Oğlum bende canlıyım ama taze değilim !” Balık tazemi ? demiş !..

     Bu Mercedes bijonlarının tazeliği de kalmadığına inanıyorum.. Püsük halimize acıyıp getirse bile bir işe yaramayacak !.. çünkü üzerinden bir hafta geçti.. Ne yapalım  bilemiyorum..

     Konuyu çözüme kavuşturmak için : İbrahim Gülsu, Mehmet Dobaoğlu, Cevdet Alperen’den oluşan bir ali heyet kuruldu, şeriatın kastiği parmak acımaz sonucu bekliyoruz dostlar.. Püsük vicdana gelir mi bilemiyorum..

     Tüm püsüklere selam olsun

      İyi günler..