Sevgili Okuyucular, TBMM ’in yaz tatili bitiyor. Meclis açılır açılmaz gurubu bulunan siyasi partilerin yine grup toplantıları, siyasi parti liderlerinin karşılıklı söylemleri kaldığı yerden devam edecek. Aslında bu yaz tatili boyunca liderler değil, vekiller seçim bölgelerinde seçmenleri ile buluşmak yerine aileleriyle birlikte daha çok tatil yörelerine gitmeyi tercih ettiler. Milletvekilleri şimdi meclise ”tatil dopingli” olarak geliyorlar.
Tatil yapamayan liderler arasında ise birbirlerine yönelik söylemlerinde bir kesinti olmadı. Olağan grup toplantıları olmasa da buldukları her zeminde birbirlerine yüklenmeye devam ettiler.

Liderler, milletvekilleri ile birlikte şimdi bildik tartışmalarına yeniden meclis çatısı altında yeniden başlayacaklar ve tartışmalarına buradan devam edecekler. Tatilden dönen “dopingli” vekiller, bildik görüntülerini meclis içerisinde yine sergileyecekler mi? hep birlikte göreceğiz.

Acaba bu sefer bir şeyler  değişir mi?

Bence fazla bir değişme olmayacak. Umut edilen yumuşama pek ihtimal dahilinde gözükmüyor. Hatta sertlik dozu belki biraz daha artacak.,tartışmalar daha çok yoğunlaşacak.

Oysa yaz ayları boyunca yaşananlara bakıldığında ülkenin gündemi değil yumuşama, daha da ötesini, siyasal uzlaşmayı zorunlu kılıyor. Ülke gündemi öyle gerektiriyor ama iktidarıyla muhalefetiyle siyasi parti genel başkanların hesapları, öncelikleri, ne yazık ki ülke gündemi ile çelişiyor.

Ülkenin bugün bir numaralı gündemine tartışmasız biçimde terör, PKK meselesi oturmuş durumda. Suriye keza oda var. ABD ve İsrail’in Orta doğu üzerindeki savaş planları işliyor. Bu bölgelerdeki gelişmelere yön verenlerin içerisinde tek bir Müslüman ülkesi yok.

 Suriye’deki iç savaş, Türkiye için giderek ulusal bütünlüğe yönelik bir risk, hatta tehdit halini alıyor. Sınırınızda kanlı çatışma aralıksız devam ediyor. sonucu ne olacağı belli olmayan bir savaş. Haclı düşüncesi bölgeyi kasıp kavurmaya devem ediyor.
Haclı zihniyetin ürünü olan PKK dağdan şehre indi. Yol kesiyor, polis, asker, koruyucu ve sivil ayırmadan kanlı eylemini sürdürüyor.

Avrupa Birliği, Kıbrıs sorunu, ekonomideki gelişmeler artık tümüyle terör ve Suriye başta olmak üzere bölgesel sorunların gölgesinde. Oralarda Türkiye  adına neler oluyor bir muamma.

Özellikle terör ve Suriye başta olmak üzere bölgesel gelişmeler normal olarak siyasetin öncelikle çözüm üretmesi gereken ciddi sorunlar. Hem de sadece iktidar sorumluluğu taşıyan AKP’nin değil, ana muhalefet CHP ve diğer siyasi partilerin dert edinip ortak çözümde uzlaşmaları gereken sorunlar.

Artan terör eylemleri, artan şehit cenazeleri kamuoyunun bu yöndeki talep ve beklentilerini arttırıyor. Bugüne kadar sadece şehit cenazelerinde, cami avlularında bir araya gelebilen siyasi parti liderlerinin, devlet zirvesinin çözüm için de bir masa etrafına gelebilmeleri yönünde yoğun bir toplumsal talep olduğunun elbette siyasi parti liderleri de farkında.

 CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun terör ve PKK sorununun çözümü için toplumsal ve siyasal mutabakat girişimi de MHP’nin kapıyı kapatmasıyla sonuçsuz kalmıştı. MHP, CHP’nin suratına  kapattığı bu kapıyı yeniden açması halinde olumlu sonuç doğura bilir.

MHP’nin “Kürt meselesi” ifadesine öteden beri alerjisi olduğu biliniyor. Meseleyi sadece terör ve PKK’dan ibaret görüyor. Zaten o nedenle de uzunca bir süredir iktidarın uygulamalarına destek veriyor. Terörün her ne pahasına olursa olsun güvenlikçi politikalarla üstesinden gelinebileceğini savunuyor.

Demokratik açılım ve Kürt sorununa kalıcı çözüm projesini şimdilik rafa kaldıran hükümetin uyguladığı yöntemi destekliyor MHP. Terör örgütünün merkez karargahı niteliğindeki Kuzey Irak’ın Kandil bölgesine bayrak dikilmesi konusunda da hükümeti teşvik ediyor.MHP’nin bu yaklaşımı doğru bir yaklaşımdır.

Gerilim siyaseti.

Peki siyasetin bu gerilimli kavgalı ortamından uzlaşmaya geçilebilir mi?
Çok zor. Ancak sorunun çözümü için de başka çare yok.
Her ne kadar siyasi hesaplar başka olsa da, ülke gündemi siyaseti uzlaşmaya zorluyor.