2010 yılında bir yazı kaleme almıştık.
“Yeri geldikçe” diyerek, önemli bir konuya parmak basmıştık.
Kimseden ses seda çıkmadı.
2010 yılında gündeme getirdiğimiz “Spor turizmini neden düşünmüyoruz?” başlıklı yazıyı bir kez daha gündeme getiriyoruz:
İşte o yazı:
***
Söz birliği etmişçesine; Kahramanmaraş’ta 7’den 77’ye herkes kentin tanıtımının yeterince yapılamadığından dem vurur…
Atamayla işbaşına gelen valilerden, bürokratlardan ve diğer atananlardan tutun da halkın oylarıyla göreve getirilen milletvekillerine, belediye başkanlarına ve dahi diğer seçilmişlere göre de; kentin tanıtımını yeterince yapamıyoruz.
Hastalığa teşhis konulmuş ama tedavi yöntemi bir türlü söylenmiyor.
Gelen ağlar, giden ağlar; diyorlar Kahramanmaraş için..
Gelen; nereye geldiğini bilmiyordur, içerisindeki bir ürperti bir korku ile gelir... Bu yüzden döktüğü gözyaşı doğaldır. Geldiği yerde yani Kahramanmaraş’ta gördüğü ilgi, bulduğu güzel dostluklar, sıcakkanlı insanlar gönlünde taht kurunca da giderken ağlar… Ehh! Bu da doğaldır.
Peki, gelenin ağlamayacağı bir tablo nasıl çizilir?
Hiç kuşkusuz bu kentin tanıtımının yapılması, gelenin gelmeden bildiği bir Kahramanmaraş tablosu ortaya koymak gerekiyor.
**
Kentin tanıtımı için birçok unsur var…
Sağlık, inanç, tarih, doğa turizminden başlayıp spor, kültür, sanat turizmine kadar birçok alanda yapılacak olan organizasyonlar söz konusu olabilir.
Ilıca Kaplıcası…
Ekinözü İçmeleri…
Eshab-ı Kehf Külliyesi…
Tarihi kaleler ve mekânlar…
Mercan’da gün doğumu…
Uludaz’daki uğur böcekleri…
Gavur Gölü’ndeki kuş cenneti…
Karakucak güreşleri festivalleri…
Necip Fazıl, Aşık Mahsuni, Kıraç, İsmail Hazar…
Şairler, yazarlar, ressamlar…
Bu listeyi uzatabildiğiniz kadar uzatabilirsiniz… Öncelikle iç turizmin canlandırılması ve ardından da bunu bölgesel, ulusal ve uluslar arası boyutlara taşındırılması gerekir.
Tabii bütün bunlar için öncelikle zaman gerekir.
Ha, deyince olmuyor.
Kahramanmaraş’ta göreve başladığı günlerde bu konuları gündemine alan ve yardımcıları ile bir boyut kazandıran Vali Mehmet Niyazi Tanılır’ın bu konuda attığı adımlar, gelişmeler merakla izleniyor.
**
Ama şu bir gerçek:
Spor, tanıtım için en ucuz ve geniş boyutlu bir fotoğraftır.
Küçük yatırımlarla, büyük tanıtımlar yapmak mümkündür.
Kahramanmaraş’taki bürokratların, seçilmişlerin, iş dünyasının ve meslek örgütleri ile sivil toplum kuruluşlarının diğer tanıtım unsurlarını göz ardı etmeden spordaki tanıtım için atağa kalkmasının, hamle yapmasının zamanı gelmiştir.
Öncelik, Kahramanmaraş’ta yapılacak çok amaçlı spor tesisleridir. Müsabaka salonları, sahaları ve kafilelerin kalacağı misafirhanelerin yapılacağı bir tesis, Kahramanmaraş’ı tanıtım konusunda çok kısa sürede uçuracak bir projedir. Türkiye’de her yıl atletizmden, yüzmeye kadar birçok spor dalında okullar arası, kulüpler arası ve ferdi müsabakalar yapılıyor.
Organizasyonlar düzenleniyor, Milli Eğitim Bakanlığı ya da ilgili spor federasyonları tarafından…
Bugün Görme Engelliler, Çim Hokeyi, Bedensel Engelliler, Basketbol, Güreş, Judo gibi federasyonların yönetimlerinde ya da kurullarında hemşerilerimiz görev yapıyor. Bunların varlığı ile Kahramanmaraş’a taşınması muhtemel organizasyonlar, bu kentin tanıtımı için çok önemli olacaktır.
Ancak, bütün sıkıntı da burada başlıyor zaten…
Gelen kafilelerin kalacak yer sorunu başlı başına bir zafiyettir.
Yeterli konaklama ve diğer ihtiyaçlarının karşılanması için yeterli tesislerinin olmaması, ilgili kulüp ya da okulların Kahramanmaraş’a veto uygulamalarına neden oluyor.
Bunu aşmak için de Kahramanmaraş Belediyesi ile İl Özel İdaresi’nin öncülüğünde yapılacak bir komple tesis vücuda getirmeliyiz. Buraya gelen birçok okul ve kulüp sporcuları bakıldığında beş veya dört yıldızlı konaklama tesisleri istemiyor. İstedikleri ekonomik olarak uygun tesisler, kaldıkları süre içerisinde iaşelerini uygun fiyatla karşılaşacakları işletmeler…
Yani ucuz misafirhaneler…
Yani ucuz yemekhaneler…
**
Bu çok mu zor? Elbette değil…
Yapılacak 150–200 yataklı konaklama tesisi (lojman tipi) bu ihtiyacı fazlası ile karşılar. Ve ardından da gelsin organizasyonlar ve kentin tanıtımı…
Gerçek bu…
Futbolun içinde birebir yaşadığım için çok iyi biliyorum ki; kentimize her yıl miniminikler (12 yaş altı) kategorisinden büyükler (18 yaş üstü) kategorisine kadar birçok futbol organizasyonu veriliyor. Gelen kulüpler, okullar ilk aradıklarında kalacak uygun yerleri soruyorlar. Yemek yiyebilecekleri yerleri araştırıyorlar.
Bilinen birkaç ucuz otel, tanınan birkaç orta sınıf lokanta bu insanların ihtiyacını karşılıyor…
Ancak, yeterli olmaktan da çok uzak kalıyor zaman zaman…
Kente spor faaliyeti için gelen okullar, yatılı okulları tercih ederken, kulüpler ise yine aynı okul pansiyonlarını ya da öğrenci yurtlarını tercih ediyorlar. İşte sıkıntı da bu anda başlıyor, eğer organizasyon dönemi faal eğitim yılı içerisindeyse mecburi olarak orta sınıf otellerin odalarında üçer, dörder, beşer kalıyor kafileler..
Giderken ne düşünüyorlar?
Cevabı siz verin artık…
**
Ben bunun zor bir iş olduğunu düşünmüyorum..
Düşünmüyorum da, değişmeyen ‘banane’ ya da ‘nemelazım’ zihniyeti korkutuyor aslında..
Yanlış mı?”
***
Yanlış mı, doğru mu olduğuna bir türlü kanaat getiremedik.
Karar veremedik.
Sonuç mu?
Yakında göreceğiz.