Sevgili Okuyucular, Türkiye’mizde olup bitenlerin;  adına “barış süreci” denilen gelişmelerin sadece bizim irademizle yürütülmediğini hepimiz biliyoruz değil mi? Aksine inanmak için adam olmak bile yetmez, çocuk olmak gerekir. İslam coğrafyası sayılan Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesi konusunda emperyalistler güçler ve onların destekçileri, yandaşları üstüne düşen görevi yapıyor; yapamayan da karşılığında tasfiye olup gidiyor. Durum bu.

Hani Aşık Veysel, “Koyun kurt ile gezerdi/Fikir başka başka olmasa” demişti ya; işte büyük bir irade, koyunu kurtla gezmeye zorluyor artık. Filistin-İsrail-Türkiye-Hamas-AKP-PKK- Barzani-Esat-Mısır-Müslüman Kardeşler-Katar vs bu büyük tiyatro oyununda herkesin bir rolü var. Sırası gelen sahneye çıkıp oyununu sergiliyor.

Yaklaşık bir asır kadar önce kendimizi yine böyle büyük bir oyunun içinde bulmuştuk. O zamanlar adına “Düvel-i Muazzama” denilen büyük devletler, Osmanlı’nın hükmettiği petrol bölgelerini paylaşmak için savaşlar çıkarıyor, halkları birbirine düşürüyor, ellerine cetvel alıp yeni ülke haritaları çiziyorlardı. Şimdiki durumda bu.

Bugün “Düvel-i Muazzama” yerine “küreselleşen dünya” diyoruz ama bu fark sadece kullandığımız kelimelerle sınırlı.
Bunları yazarak karamsar bir tablo çizmeye çalışıyor değilim. Büyük devletler elbette her şeyden önce kendi çıkarını düşünür, bizim karakaşımız kara gözümüz için hiçbir şey yapmaz ama bu çıkarların her zaman bizim aleyhimizde olması da gerekmez. Yüz yıl önce sahnelenen oyun, Osmanlı’nın parçalanarak yok olması sonucunu doğurmuştu ama bu durumun 21. yüzyılda da tekrarlanacağını gösteren bir veri yok elimizde.

Bazen büyük devletlerin çıkarı ile bizim çıkarımız örtüşebilir. Asıl amaçları bu olmasa bile kendileri için yaptıkları büyük plan bizim işimize de yarayabilir.

Belki Türkiye için iyimser düşünmeye zorluyorum kendimi ama eğer yeni büyük plan; bizde yıllardır kanayan kardeş savaşının durması, barışın egemen olması, bölünmeden, refahın ve zenginliğin artması, ülkenin büyümesi anlamına gelecekse ne âlâ!

Ama bu iş, barış sürecinin sekteye uğraması, kardeş kavgasının daha da körüklenmesi, bölünme sancılarının yaşanması sonucunu doğuracaksa felaket. Bu iki senaryodan hangisinin gerçekleşeceğini bilen kimse olduğunu sanmıyorum, çünkü elimizde yeterli veri, bilgi, istihbarat yok. Ama gönlüm elbette birinci senaryodan yana. Ayrıca Batı’nın sadık bir müttefiki olan Türkiye’yi ateşe atmakta bir çıkarı olacağını sanmıyorum.

Yüz yıl önce Osmanlı’yı parçalamakta öncelikle petrol ve doğalgaz açısından büyük çıkarları vardı. Bugünkü Türkiye’yi parçalamak ise onlara bir çıkar sağlamaz. En önemli müttefiklerini niye kaosa sürüklesinler!

Emperyalist güçlerin  dediklerini yapmasına ve büyük planlarına itiraz eden de yok.

“Dört mevsimin yaşanmakta olduğu bu güzel ülkemizde, Türkiye’mizde, memleketimizde barışı, dostluğu ve huzuru elbette istiyoruz ama bu barış  Türkiye’mize zarar verecek durumda asla olmasın istiyorum.