Şimdi size bir soru:

“Belediyelerin itfaiye teşkilatları ne işe yarar?”

Evet, bu sorunun ardından da bana kis kis güldüğünüzü biliyorum.

Dahası şunu da söylüyorsunuz:

“Şimdi şu haphapınan kafaa kodum mu, ortadan ikiye ayırrım ulan. Bizneg dalga mı geçiig!”

Yok yok..

Kimse ile dalga falan geçtiğim yok.

 **

 Bu soruyu beğenmediniz, bakın bir soru daha size:

“A takımı ile B takımı arasında 1-1 devam eden maçta, A takımı 1 gol daha atarsa beraberlik bozulur mu?”

Şimdi de güldünüz.

Hatta şunu söylüyorsunuz şimdi:

“Ulan Akif. İşin gıcır biznen kafa bulig… Eh sıra bize de gelir saharrr!

Bu dersiniz ama sıra size gelir mi bilmem.

Hoşgörün…

 **

 Cumartesi günü (11 Ekim 2014) Dulkadiroğlu İlçesi Boyalı Mahallesi’ndeki güreş sahasının açılışına gidiyoruz.

Sabah erken saatte Dulkadiroğlu Belediye Binası önünde toplandık.

Eshabil Karademir, Lüfti Yıkan, Erkan Kiraz, Mesut Tuğrul, İlker Yiyen…

Mesleğin yenisi 3-4 genç.

Tabii belediyenin basın yayın ekibinin yeni ismi Cemil Toktay da var, hatta belediyenin basın yayınından birkaç genç te hazır.

Yola koyuluyoruz.

Kendi kendime soruyorum:

“Yahu bu Boyalı’da ne yacağız?”

Kendi kendime sorduğumu sandığım soru, yüksek sesle olmuş.

Yani sesli düşünmüşüm.

Cevap geldi:

“Güreş sahasını açacağız!”

“Haydaa…” dedim ve ekledim: “Yahu Boyalı’da zaten güreş sahası var idi!”

Cevap:

“Evet. Çevre düzenlemesi yaptık, onu açacağız.”

Lütfi bana baktı, ben de hemen yapıştırdım cevabı:

“Oldu olacak. Abimlerin evinin oraya asfalt döşenmiş, kaldırım da döşensin açılışını yapalım…”

Lütfi güldü. Erkan acayip baktı. Herkes pür dikkat…

Ozan abi (Eshabil Karademir) kızdı hemen:

“Yahu ne karıştırıyorsun; bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete…”

Ozan abime laf yetiştirir miyim, ayıp olur!

 

**

 Az gittik, uz gittik, vardık Boyalı’ya.

Köy, pardon mahalle ahalisi kahvaltı sofrası hazırlamış; yağ, bal, peynir, zeytin, domates, biber, salatalık, ekmek, çay, süt…

Kanuni Mahallesi Muhtarı Resul Arslanhan kardeşim süt dağıtıyor, kendi eliyle.

Belediye görevlileri de mahalle halkı ile birlikte hizmet ediyor.

Eh, köylülük misafirliği…

Keselerine bereket, ömürlerine sağlık, evlerine huzur gelsin.

Kahvaltı edenler etti, etmeyenler bekledi.

 **

 Kahvaltının ardından da açılışa geçildi.

Zevat yerini aldı.

Gazeteciler karşı cepheye geçti.

Parmaklar deklanşöre gidecekken, bir meslektaşımız uyarıda bulundu.

“Efendim burası uygun olmaz, arkanız merdiven var. Biraz sağ tarafa doğru geçseniz…”

Yetkiliden gelen talimat ile kesilecek kırmızı kurdeleyi tutan gençler, gazetecilere göre sağ tarafa doğru hareketlendi.

Herkes yerini aldı, gazeteciler deklanşöre basacakken bu kez bir başka uyarı geldi.

“Efendim burası da uygun değil. Çünkü hemen arkanızda tuvaletler var. Orada ‘bayan wc’ ve ‘bay wc’ yazıları var. Hoş olmaz!”

Peki çare?

Elbetteki ‘bayan wc’ ve ‘bay wc’ yazılarını üstünün kapatılması, izole edilmesi…

Ama uzun süren uğraş sonuç vermiyor.

Ne yazının üstü kapatılabiliyor ne de yazının kendisi çıkartılabiliyor.

Tam o sırada dahi bir buluş ortaya atılıyor:

Üzerinde ‘Dulkadiroğlu Belediyesi’ yazılı iki ayrı yelken duba getiriliyor ve dubalar çıktıktan sonra yelkenler ters çevrilerek iki görevli tarafından yazıların üstüne tutuluyor.

Türk’te çaresizlik olur mu, her zaman her şartta çare bulunur.

 **

 Konuşma için mikrofon milletin vekili Sıtkı Güvenç’e uzatılıyor.

Güvenç önce mikrofonu alıyor, sonra riyaset sahibi Necati Okay’a uzatıyor.

“Başkan önce sen bir selamlama konuşması yap, bilgi ver… Sonra ben konuşurum…”

Necati Okay alıyor mikrofonu başlıyor anlatmaya.

Bir dakika, üç dakika, beş dakika…

Sonra mikrofonu milletin vekili Güvenç alıyor.

Bir, iki, üç… Konuşuyor.

Anlatıyor.

Bu arada deklanşörlerin sesi geliyor.

Elinde akıllı telefonu olanlar fotoğraf çekiyor.

Hoş bir tablo.

Sözler bitiyor, makaslar geliyor bir çay tepsisi içinde…

Herkes birini alıyor.

Sonra ‘bismillah’ nidaları arasında kurdele kesiliyor.

Hayırlı olsun, uğurlu olsun.

 **

 Zevat, sahaya doğru yönelince yelken dubaların yelkenleri de düşüyor görevlilerin elinden.

Ortaya ‘bayan wc’ ve ‘bay wc’ yazıları çıkıyor.

İçimde bir tebessüm:

“Yahu bir tuvalet açmak için taa Maraş’tan buraya gelinir mi?” diyorum kendi kendime.

Ehh… Siz karar verin artık!

Ben de şunu diyorum: Yanarım bu memleketin haline de…

**

 Pardon.

Size bir başka soru:

“Güneş yüzünüze vururken arkanızda kalan gölgenin size yetişme imkanı var mı?”

Eğer var diyorsanız, ben de şunu söylüyorum:

“Güneş arkanızdan vururken adımlarınızı hızlandırırsanız gölgenize yetişirsiniz…”