Ne diyeceksiniz ki?

Kime ne söyleyeceksiniz?

Siz, derdinizi kadıya da anlatsanız, kadı kendi derdinde.

Dönüp, ‘teba’nın ne yaptığına mı bakıyor.

**

Kahramanmaraş’ın altyapısı tam bir felaket.

Geçen yıl bir yağmur yağdı, belediye hizmetleri içen ‘takke düştü, kel göründü’.

Tahminlere göre, bu yıl da şiddetli bir kış yaşanacak. Her ne kadar küresel ısınma hikâyesine göre, ısınma devam edecekse de, meteoroloji uzmanlarına da dikkat etmek gerekir.

Ne demişler:

“Eşeğini sağlam kazığa bağla, yerse kurt yesin…”

Gerçi, bağlayacak eşeğimiz de yok.

Kurtta ‘zıkkımın kökünü’ yesin.

**

İnşaatçılar, müteahhitler, mühendisler…

Hep altyapının yetersizliğinden bahsediyorlar.

İnşaat yapacaklar, belediyenin kanalizasyonundan, su şebekesinden şikâyet ediyorlar.

Haklılar.

Vatandaşın biri şehrin merkezi sayılacak bir mahalleye ev yapmış, ancak bir türlü kanalizasyonunu bağlatamamış.

Çare olarak ta ‘fosseptik çukuru’nu bulmuş.

Kentin güneyindeki gecekondu bölgesinde de durum aynı.

Çare, fosseptik çukur.

Belediye altyapısı yok.

**

Kahramanmaraş’ın birçok sokağı köstebek tarlası gibi..

Doğalgaz döşeniyor.

Enerji nakil hatları yeraltına alınıyor.

Vatandaş şikâyetçi.

Ökkeş Emmi’m istedi, yola kasis koy.

Ökkeş Emmi’me kimse ‘sen bu kasisi niye istedin, buraya kasis olur mu yahu’ diyemiyor.

Kasise razı olduk, birçok yerde gereksiz yere sağa dönüşte ışıkta bekleniyor.

Neden?

Ökkeş Emmi’min oğlu öyle istedi.

Kent içi trafik ‘leylim ley… leylim ley…’

Caddeler daracık, sokaklar minnacık. Bulvarların sadece adı var.

Bakın Trabzon bulvarına (pardon caddesine), bulvar mı gerçekten?

Bakın Azerbaycan bulvarına (yine pardon caddesine), bulvara benzer bir hali var mı?

**

Kahramanmaraş’ın tarihi çok, çok eskilere dayanıyor.

İki bin yıllık, üç bin yıllık bir kentteyiz.

Belki de insanlık tarihi ile birlikte bu kent var olagelmiş.

Ama bir meydanımız bile yok.

Bakmayın siz Atatürk Meydanı, Kıbrıs Meydanı, Hükümet Meydanı, Hafız Ali Meydanı, falan meydanı, filan meydanı dediklerine.

Oralar meydan değil, sadece bölgenin adı.

“Pelivaaannn.. Pelivaan… İşte meydan… İşte meydan…” diyen cazgırın gösterdiği 3-5 metrekarelik meydanlar adeta.

Ama dostlar, meydanımızın olduğunu bilsinler yeter.

**

Şehir doğudan batıya, kuzeyden güneye kayıyor.

Doğudaki birçok köy artık mahalle oldu, batıdaki kasabalar da mahalle statüsüne büründü.

Kuzeydeki Ahırdağ’ın (kimileri Ahirdağ diyor) yamacı yakında seyranlık olur da ‘dağın ardı tandıran’ türküsünü söylemeye başlarız.

Güneyde zaten taaa Türkoğlu’na, Narlı’ya doğru dayandı şehir.

Şöyle bir gözünüzün önüne getirin, Kahramanmaraş’ı…

Doğuda, Doğukent ve ötesi…

Batıda, Kavlaklı ve civarı (ki, Kürtül’e az kaldı).

Güneyde bir tarafta Aksu’yu aştık gidiyoruz, bir tarafta Karacasu’yu geride bıraktık.

Kuzeyde zaten dağın tepesine doğru çıkmaya başladık.

Bir ifadeye göre, Kavlaklı’dan Ferhuş’a yaklaşık mesafe 50 kilometre (fazla mı attım ne).

Yani Kavlaklı’daki bir mahalleden, Karacasu’daki bir mahalleye gitmek ya da Doğukent’ten Kavlaklı’ya gitmek ne kadar sürer?

Sanırsınız ki, Kahramanmaraş’tan Gaziantep’e gidiyorsunuz.

**

Yol yok..

Sokak yok..

Cadde yok..

Bulvar yok...

Meydan yok..

Suç elbette şu andaki belediye yönetiminin değil.

Belki bundan öncekinin de değil.

Ondan öncekinin de değil.

Peki kimin?

Benim, senin, onun… Bizim, sizin, onların…

Çünkü biz belediye yönetimine talip olanlara ‘tamam haydi’ diyoruz.

Seçildiğinde ne yapacak, ne edecek sormuyoruz.

Başbakan gösterdi, tamam.

Seçelim.

Peki ak koyunun bacağı kara ise ne oluyor, işte bugün yaşadıklarımız.

**

Kahramanmaraş’ın yeraltından giden su şebekesinin bir haritasını isteyin, filan sokaktaki su hattının koordinatını isteyin.

Belediye verebilecek mi?

Yine sokakların eşip, yeraltına döşedikleri elektrik şebekesi için, iletişim şebekesi için, kanalizasyon için, doğalgaz için isteyin bu verileri.

İlgili kurum bunların bir haritasını size verebilecek mi?

Mesela gelin bir soralım:

Tekke Caddesi’nin (eski Zaferligün Caddesinin) ya da ana arter dediğimiz Trabzon Bulvarı’nın neresinden kanalizasyon, neresinden elektrik, neresinden telekom, neresinden doğalgaz, neresinden içme suyu gidiyor?

Merak ettiniz mi?

**

Şehrin yukarısından aşağısına doğru akan trafik, orta yerde tıkanıyor.

Şekerdere’den gelen akış, Uzunoluk’tan gelen akış ile Ulucami’nin orada kesişiyor. Işıklar, bir o yana bir yana yön veriyor.

Hani bura ana arterdi.

Ana arterde trafik durur mu?

Burada trafiğin su gibi akıp gitmesi lazım.

Hoş ya, aşağı inerken bir yana ya yukarı çıkarken…

**

Bu kentin valisi, belediye başkanı, emniyet müdürü ya da vesair diğer görevlileri acaba ‘tebdili kıyafet’ yaparak kaç kere trafiğin akışını denetliyor.

Vali geçerken, emniyet müdürü geçerken o saatte görevli trafik memurları yolları açarsa elbette ne vali, ne de emniyet müdürü trafik sıkıntısı yaşamaz.

Yaşamadıkları için de derdimize derman olmaz.

Kaç kere ‘tebdili kıyafet’ ederek halk otobüslerini, dolmuşları, belediye otobüslerini denetleniyor.

“Haydi döller, bugün taşımacılığı denetleyelim” deyip de, yanınıza fotoğrafçılarınızı ve diğer avenelerinizi alırsanız elbette keşmekeşliği göremezsiniz.

“İtlerin bile binmeyeceği araçlara, şehrimizin güzel insanlarız nasıl layık görülüyor?” diye sormayacağım.

Çünkü, biz bunlara layığız.

**

Bu şehrin en eski futbol sahası olan Batıpark Futbol Sahası’nın olduğu yere ikinci bir futbol sahası istendi.

Ama spor yönetimi bunu bir türlü kabullenemedi.

Tuttu oraya yüzme havuzu yaptı.

Merak ediyorum, bu yüzme havuzundan kim nasıl faydalanıyor?

Oracıkta duran ilkel karakucak çim sahasından kim nasıl faydalanıyor?

Pardon, yapılmış bir kere eleştirmek yanlış olur.

Son zamanlarda Kahramanmaraş’ta 5 bin kişilik bir salon gündeme getiriliyor.

Kahramanmaraş’ın 5 bin kişilik salona ihtiyacı varmış.

En üst basketbol, voleybol, hentbol liglerinde takımlarımız var ya, her hafta sonu Batıpark Salonu (ben kapalı salon demiyorum, çünkü açık salon zaten kapalıdır, açık salon olmaz) tıka basa seyirci doluyor.

İğne atsanız yere düşmüyor.

Saim Çotur Futbol Sahası’na yapılan dev tribünler (ifadeye göre 3 bin kişilik) hiçbir zaman kapasitesine ulaşmaz.

Yapılırken çırpındık, anlatamadık.

Milyarlarca liramız beton yığınına gitti.

Hanefi Mahçiçek Stadyumu yapılırken de çırpındık, şu atletizm pistine ne gerek var; bunları iptal edelim de tribünler biraz daha oyun alanına yakın olsun; diye..

Ama kimseye dinletemedik.

Bu fikirlerimiz için ‘yapıldı ya eleştiriyorsunuz, geçmişte niye söylemediniz’ diyecek aklı evvel varsa Kahramanmaraş’ın Sesi Gazetesi’nin, Kahramanmaraş Yorum Gazetesi’nin arşivlerine baksınlar…

Bari şu 5 bin kişilik salon konusunda, milyarları boşa harcamayalım.

Salon yapalım elbette, ihtiyacımız da var… Ama 5 bin kişilik değil, çok amaçlı 300-500 kişilik 5-6 salon yapılır o proje bedeli ile.

Yazıktır, günahtır.

**

Bu kentin sadece belediyesi, belediye yönetimi, belediye hizmetleri ‘saldım çayıra, mevlam kayıra’ değil elbette.

Siyaseti ‘aşan bilir karlı dağın ardını’.

Sporu ‘bir dalda iki kiraz, biri al biri beyaz’.

Kültürü ‘atem tutem ben seni, şekere katem ben seni’.

Turizmi ‘mu ahha, mu ahha can hatice’.

**

Artık biz de Veysel’in şu dörtlüğün söyleyip, sözü noktalayalım:

“Kim okurdu kim yazardı,

Bu düğümü kim çözerdi,

Koyun kurt ile gezerdi,

Fikir başka başka olmasa…”