Zaman zaman, çok da istek alan, değerli meslektaşım, partnerim Neşe Yıldızhan ile baş-başa yaptığımız canlı yayının daha çok izlendiği, beğendiği fikri ağır basınca, aylar sonra bir kere daha sizlerin karşısına çıkma adına, yine gündeme dair meseleleri tartışmaya açma adına hazırladığımız zeminde, telefon edip takdirlerini belirten, birlikte sunduğumuz programı daha çok yapmamız gerektiğini hatırlatan izleyenlerimiz olmuştu.
Okur, yani izleyenlerimiz bizim velinimetimiz. Onların sayesinde varız. Yani sizler bizim varlık nedenimizsiniz. Var eden, ayakta tutan, heyecanlandıran, daha iyisini, daha mükemmelini yapma şevki ile yine dopdolu bir program ile karşınıza çıktık Çarşamba günü.
Bazı izleyenlerimiz, Arsan Kavşağından ve Havaalanı sorunundan söz edeceğimizi sandı, düşündü. Kabak tadı verir diye değinmedik ama son günlerde çok konuşulan, tartışılan Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi ile Teknik Makine ve Sanatkârlar Odası Yapı Kooperatifini ele almamız istendi.
Evet, büyükşehirin küçük sanayi sitesinde iki yapı kooperatifi vardı.
*
Başkanlığını deneyimli sanayici Müjdat Bayazıt’ın yaptığı Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi, tüm icraatlarını, Bakanlık düzeyinde ve kontrolünde sağlıklı yürütürken, (ancak sanayi içindeki hurdalar, kullanılmayan eski araçlar, görüntü kirliliği veriyor. Yolların ıslahı şart. Yine park ciddi bir sorun olarak duruyor ve Başkan Bayazıt ve ekibi ‘sanayiye temiz giren arabalar pis çıkıyor’ düşüncesini ve algısını yok etmeli, bu sorunları mutlaka çözmelidir) Mustafa Yaman’ın Teknik Makine ve Sanatkârlar Yapı Kooperatifinden gelen pis kokular rahatsız ediciydi.
Üyelere teslim edilen veya edilecek olan işyerleri sahiplerinden ekstra paralar istenmişti. Oysa, kredi kullanan, birikimlerini veren, eşlerinin yastık altı değerlerini satarak işyeri edinen insanlardan istenen bu izahı mümkün olamayan (Hesaplama yanlış yapılmış, unutulmuş) gibi mesnetsiz ve tutarsız ifadelerle üyeleri ekstra para istemeye zorlamaları, üyeleri isyan noktasına taşıdı.
Başkanı olan Mustafa Yaman ve yönetimi, bunun izahını yapamadı, belki anlatamadı, şaibe üzerine kaldı. Kooperatifler, dernekler şeffaf, sürdürülebilir ve hesap verilebilir olmalı ki, güven sarsılmasın!
Yaman’ın açıklaması olacaksa, kendisini KENT KULİSİ’ne beklediğimizi yayında duyurduk zaten. Kapımız konuşmak isteyen herkese açık!
*
Biliyorsunuz, her ne kadar daha seçim için uzun zaman varsa da, Ticaret ve Sanayi Odası başkanlığı için isimler havalarda uçuşuyor.
Kamuoyunda adı geçen, niyetlenen ve heveslenen isimleri aradığımızda, düşüncelerini almak istediğimizde, her nedense çekingen ve korkak davranıyorlar. Oysa korkak çoban sürüye kurt getirirmiş. ‘Biz de varız, biz de adayız!’ diyerek bizim üzerimizden reklamlarını yaptırmaya hevesli olan simsarlar, yüreği ve cesareti tartışılacak sözüm ona adaylar boş tribünlere oynuyorlar.
Adımız duyulsun, reklamımız olsun diyorsanız, yüreğiniz on okka değilse, sizi şöyle kenara alalım şekerim. Önce çapınızı, karekökünüzü ve özgül ağırlığınızı testten geçirin, sonra karşımıza çıkın!
Bu meselede son sözüm; Mevcutlar içinde başarılı ve bu koltuğa en layık kişi Şahin Balcıoğlu kuşkusuz marka isim. Eski MÜSİAD Başkanlarından bir dostumuz da hakeza. Şimdilik adı yok!
*
Tarım kentinden sanayi kentine emin adımlarla yol alan şahsım şehrinde turizm de önem arzediyor tabi. Teşvikle ortaya çıkan fabrikalar, son senelerdeki üretim çeşitliliği ve zenginliği, istihdam ve işsizlik açısından fevkalade. Üreten insanlarımızdan Allah arazı olsun!
Bir de bacasız sanayi dediğimiz turizm sektörü var. Doğal güzellikleri saymıyorum da, yerli ve yabancı turistlerin otobüslerinin konuşlanacağı iki yer var koca şehirde. Kıbrıs Meydanı ve Ulu Cami önü.
Turistler geldiğinde, dondurmasını yiyor, çarşıları gezip alış-verişlerini yapıyor, özellikle turla gelen kafileler tarihi Kale’mizi de gezmek, görmek, tarihle buluşmak istiyor.
Ama nedense Kale’ye çıkartılmıyor kafileler. Zaten iddia o ki, kapıdaki görevli ‘Kaleye mi geldiniz, Kervan’a mı geldiniz?’ şeklindeki saçma sapan soru ile mide bulandırırken, Kale ziyareti turistlerden esirgeniyor.
Sana ne?
Bu tarihi kale, kimsenin tekelinde değil. Bu kale bu şehrin, Abdal Halil Ağa’nın, Sütçü İmam’ın, Rıdvan Hoca’nın, Onbaşı Erşan’ın, Senem Ayşe’nin! Hepimizin. Engellemek, ambargo koymak neyin nesi?
*
Tarım Bakanlığı raporu neticesi, şehrimizdeki 3 ayıplı marka doğdu. İkisi dondurmacı, diğeri de yoğurt imalatçısı. İsimleri zaten dünkü gazetelerde ve internet sitelerinde yayınlandı. Çok çirkin, çok ayıp!
İnsanların sağlığı ile oynamaya ne hakkınız var! Dondurmanın başkentiyiz diyoruz, ama sektörü baltalamak, dondurmamızın itibarını zedelemek için hileye, ayıba kaçıyoruz. Sevgili Erdal Kanbur da açıkladı o gün, 20 liraya satılan dondurmada süt, salep olur mu? Donmuş bitkisel yağ hepsi.
Ama onlar da bunu ‘Maraş dondurması’ adı altında satıyorlar. Şehre, sektöre zarar veriyorlar. MADO dünya markası. Yurtiçi ve yurt dışındaki şubeleri ile tanınıyor. KERVAN hakeza. AKDO da arkadan geliyor. Zaten bu [email protected] test edip onaylanmış!
Ancak merdiven aldı imalatı ‘Maraş dondurması’ diye satmaya kalkışırsanız, denetime takılır, ama şehri de rezil edersiniz!
Taklitten, ayıplı mal üretmekten, hile-hurdadan ne zaman vazgeçeceğiz. Ananız sizi bu şehre, sektöre zarar vermeniz için mi doğurdu?
*
Geçenlerde yine değerli meslektaşım Neşe Yıldızhan ile bir dostu ziyaretimizde acı ama çarpıcı bir gerçekle yüzleştik.
15 Temmuz hain darbe girişimi ile milli irade galip gelirken, hain FETÖ örgütü militanı ve yandaşları kaçmadan, darbe girişimi öncesi himmet adı altında paralar topladılar. Öyle az buz da değil. Dolar üzerinden. Bu yardımlar, Himmet adı altında toplananlar, Fetö’ye finansman oldu. Şehrimdeki işadamları da ceplerinde akrep olmadan, cömertçe bu paraları verdiler. En az verenin 300 bin tl. olduğu söyleniyor. Biz kimin verdiğini bilemeyiz.
Sonra Fetö borsası kuruldu. Gaziantep AK Parti milletvekili Şamil Tayyar bile açıklamadı mı televizyonda. Kabak gibi meydandaydı her şey. Şahsım şehrinde böyle bir borsa var mıydı, yaşandı mı, kim kimin için kimlere paralar verdi, öğrenmeye değer. Türkiye bir hukuk devleti. Biz yargıya inanıyoruz, güveniyoruz. Milli iradenin üzerinde bir gücün tecellisine imkân verme Allah’ım!
Amma velakin, alçak, hain terör örgüte yardım ederken eli titremeyen işadamları, basın mensubuna ilandan, özel haberinden, reklamından ötürü hakkını verirken, eli titriyordu.
Cebine akrep koymuş gibi, sanki gazeteci sadaka istiyormuş gibi, sanki emek harcamamış gibi, üstelik de verdiği üç kuruşu sağda solda laf edecek seviyeye getirmeyi de alışkanlık haline getirdiler.
Ne oldu? Şimdi Fetö iltisaklı kimler kaldı. Unutmayın, yarın-birgün basın size de lazım olacak? O vakit sizi cebinizdeki akrep bile kurtaramayacak!
*
Kahramanmaraşspor’a gelince… Şehrimizin tek profesyonel takımı. Gidişatı iyi değil. 3. lige ha düştü, ha düşecek. Takımı kim, kimler bu hale getirdi, utansınlar! Sahip çıkamadılar, maçlarını dışarıda oynamaya mecbur ve mahkûm bıraktılar. Taraftarları takımlarını izlemek isterken, Osmaniye komşu kapısı olup çıktı. Mahçiçek Stadyumu dediler, yerine yenisi yapılmak üzere yıkım kararı alındı. 12 Şubat Stadyumu raporu izole edilecek, yumuşatılacak, maçlar burada oynanacak dediler, hava civa çıktı.
Sonra bir spor kompleksi olan Türkoğlu sahalarında oynanması gibi bir durum hasıl oldu, o da fos çıktı.
Birileri bizimle oyun oynadı. Aklımızla dalga geçtiler, onlar siyasetini sürdürüp, günü gün ederken, kırmızı beyazlı takımımız nereden nerelere geldi.
Bu takım 3. lige düşerse, düşen sadece takım değil, gözden düşen de Kahramanmaraş olur, bunu da unutmayın!
*
Bir sözüm de MHP Dulkadirdoğlu İlçe Başkanı, genç, idealist siyasetçi Emrah Satıcı’ya… Helal olsun bu genç adama. Yönetimi ile birlikte sahada dolaşıyor, esnaf ziyaretleri, (özellikle küçük sanayi sitesi, çarşılar, pazarlar) ve halkın arasında geziyor, insanları dinleyip bir dokunup bin ah işitseler dahi ziyaretlerden yüksünmüyorlar.
O da olmasa, şehirde MHP’nin ha varlığı ha yokluğu diyeceğim. İl Başkanı var mı yok mu bu şehirde tartışma konusu ve hatta üniversitede tez konusu bile olabilir.
Partisi ile milletvekili ile partililerle barışık olup olmadığını ben söylemiyorum, vatandaşın ağzı torba değil ki büzesin!
Sayesinde parti oy kaybediyor, erim erim eriyor, o da seyrediyor bir yerlerden.
İyi ki Emrah Satıcı var da, MHP diye bir partinin varlığını konuşabiliyor, yazabiliyoruz. Teşekkürler genç adam!
*
Yazı lastik gibi uzadı, bitiriyorum; KENT KULİSİ üzerinden olumsuz algı yaratma niyet ve heveslilerine seslenmek istiyorum.
Bizi kamuoyu ve konuklar nezdinde küçük düşürme ve itibarsızlaştırma çabalarınız nafile. Yel kayadan ne götürürse, siz de öylesiniz.
Gücünüz yetmez, çapınız, karekökünüz buna müsait değil. Bırakın yaygarayı, bırakın eyyamcılığı, işinize gücünüze bakın!
Bizden size ekmek çıkmaz çocuklar!