Öncelikle belirtmekte fayda var ki; amacımız günlük siyaseti malzeme olarak kullanıp ahkâm kesmek değil.
Ülkemizi yönetenler veya yönetimde söz sahibi olanlar gerçek manada bir ‘’beka meselesi’’nin var olup olmadığını bilebilecek ehliyet ve mutlak bilgiye sahiptirler. Meselenin o tarafına dokunmadan devletin bekasının temini ve sürekliliğinin sağlanması bağlamında milli güvenliğimize dair meseleleri kısa başlıklar halinde hatırlatmakta fayda vardır.
‘’Milli güvenlik meselesi’’ kavramı salt askeri terminolojide kullanılan bir kavram değildir. Çok geniş boyutlu ve neredeyse hayatın tüm alanlarını kapsayan geniş bir kavramdır. Devletin siyasi, askêri, eğitim, ekonomi, sağlık, tarım ve diğer birçok alanda mevcut durumu ile öngörülebilir gelecekteki durumunun güvence altına alınmasını ve sürdürülmesini ifade eder. Konuya bu perspektiften baktığımızda sebze ve meyve fiyatlarındaki aşırı artıştan, kredi kartı kullanım oranına, ülkemize sığınan Suriye vatandaşlarının durumundan, döviz fiyatlarındaki dalgalanma ile oluşturulan faiz oranları, işsizlik, enflasyondaki artış gibi sonuçlara, çiftçinin yüksek maliyetler nedeni ile tarlasını işlemekten vazgeçmesinden tutunda sanayicinin kapasite kullanım oranını azaltmasına kadar her başlığı kalkınma modellerini, yolsuzluğu, yoksulluğu, adam kayırmacılığı, uyuşturucu kullanımını ve bununla mücadeleyi milli güvenlik meselesi olarak ele alabiliriz.
Bunları nerden çıkarıyorsun diyenler olabilir ama düşünün ki, bu ülkede bankacılık sisteminin büyük çoğunluğunu yabancı yatırımcılar elinde bulunduruyorsa, menkul kıymetler borsasındaki işlem hacmini yabancılar kontrol ediyorsa, hazinenin borçlanması yabancıların eline bakıyorsa anlatmaya çalıştıklarımız daha iyi anlaşılır. İçinde bulunduğumuz dönemde reel sektörün en büyük sorunu seçim sonrası kurların yeniden yükseleceği algısının yaygınlaşması ile pazarın canlılığını yitirmesidir. Bunun neticesi düşük kapasite kullanımı ve işsizliktir. Kur baskısı ve yüksek faiz ile borçlanmadan imtina edilmesi insanların işsiz kalmasına üretenlerin üretim yapamaz hale gelmesine sebep olacaktır ki bu istenecek son şeydir. Binbir zorlukla kazanılan dövizlerin kalkınma hamlesinde kullanılmak yerine tüketim ekonomisinde heba edilmesi ise apayrı bir garabettir.
Suriyeli sığınmacılar Anadolu’nun her yanına yayılmış bazı bölgelerde nüfus yapısı değişmeye başlamış, iki ülke vatandaşları arasında evlilikler artmış ise ve bu olanlar kontrolsüz şekilde devam ediyorsa burada yanlış giden bir şeyler vardır.
Gıda Güvenliği konusu bu zamana kadar ülke gündemine yeterince yer bulamamıştır. Ülkemizde gıda ve gıda tüketimine bağlı hastalıklar artmışken hayvan yetiştiriciliği ve bitkisel gıda üretiminde sorunlar her geçen gün büyürken sorunları çözmek yerine rastgele ithal edilen et ve et ürünleri market raflarında rahatlıkla satılıyorsa burada bir yanlışlık vardır. Koruyucu hekimlik hizmetleri yaygınlaşmıyor, aile hekimliği sistemi daha verimli kullanılmıyorsa bu ülkede sağlık hizmetleri için sosyal güvenlik kurumlarının her yıl harcadığı para sitemi batak hale getirmişse ve buna rağmen sağlıksız nesiller boy göstermeye başlamışsa ortada bir yanlışlık var demektir.
Yerli tohumlarımız bir-bir yok oluyor ve buna önlem almıyorsak bu yanlıştır. Tohumda dışa bağımlılık artmış yerli tohum üretimi için yapılan araştırmalar cılız kalmışsa bu bizim kaybımızdır. İnsanlar yem fiyatlarını mera politikalarını bahane edip besicilikten ve tarımsal üretimden uzaklaşıyorsa bu kayıptır. Yetişen nesiller ülke menfaatlerini ön planda tutmaktansa kendi menfaatlerini ön planda tutuyorlarsa bencillik kanserli hücreler gibi hızla yayılıyorsa acil tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. İmrenerek baktığımız Osmanlı döneminde ve bin-bir zorluk içinde geçen Kurtuluş Savaşı yıllarında gösterdiğimiz birlik beraberlik ruhu yok olmuşsa bu tahribatların en büyüğüdür. Sahte hacılar- hocalar (samimi olanları tenzih ederek yazıyorum) memleketin her yanında cirit atıp uydurdukları dine cemaat arıyorlarsa, din ticaret ve siyasete alet ediliyorsa, ırkçılık yaparak diğer insanlarımız ötekileştiriliyorsa, etik değerlerimiz yok olmaya yüz tutmuşsa bu felakettir. Alt kimlikler türetilip azınlıkların hak araması bahanesi ile dolaplar çevriliyorsa bu milli birliğimize zarardır.
Bilimde, sanayide teknolojide çağın gerisinde kalırsak ülkemize dönük tehditler ve saldırılar artacaktır buna hazırlıklı olmalıyız.
Kısaca yukarıda saydığımız meseleler ve buna benzer diğer meseleler ‘’Milli Güvenlik’’ meselesidir ve bertaraf edilmeleri, iyileştirici tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Seçim dönemindeyiz birilerini seçeriz olur gider, geçimdir bu az olana da kanaat ederiz gelir geçer, aslolan milli birlik ve beraberliktir, ülkenin menfaatleridir. Devleti yönetenlerin güvenlik ile ilgili kaygılarını ve bu kaygıların nedenlerini az-çok biliyoruz. Ülkemizde faaliyet gösteren tüm terör örgütlerinin AB ve ABD tarafından beslenip büyütüldüğü hepimizce malumdur. Beklentimiz bu tehditlere karşı koyma stratejilerinin bir an evvel hayata geçirilmesi ve karşı hamleler ile gerekli mesajların muhataplara verilmesidir.